İster gelenek diyebilirsiniz isterseniz genetik ama bir maçın sonunda kupa varsa, Galatasarayımız o kupanın talibi değil sahibidir.

Aslına bakarsanız maç öncesi geçen seneden oturmuş kadrosuyla ve iyi oyunuyla Beşiktaş oldukça favoriydi. Buna yaklaşık iki haftadır hazırlık maçı yapmamış, Bruma dışında formsuz bir Galatasaray eklenince işimiz zor gözüküyordu.

Zor görünen maça Fatih Terim döneminden beri klasikleşen önde baskı ile başladık. Onbeşinci dakikadan sonra oyunun kontrolünü Beşiktaş’a verdiğimiz ve kontra toplarla gol aradığımız bir ilk yarı seyrettik.

İkinci yarıda ise sahada daha kontrollü, golü duran toplardan ve uzaktan atılan şutlarla bulmaya çalışan bir Galatasaray vardı.

Chedjou ile kornerlerden bulduğumuz fırsatlar, Sneijder ile frikik denemelerimiz ve Hakan ile uzatmalarda bulduğumuz kafa golü. Kağıt üzerinde isteklerimizi sahaya yansıtırken yaptığımız hem teknik hem de bireysel bir hata sonucu golü kalemizde gördük.

Sonrası ise zamanında sözde scout ekibinin beğenmediği, almayın raporu verdiği, oyunculuğu kadar duruşu ile de gönlümüzde taht kuran güzel insan Muslera…    

Burada özellikle basında çıkan bazı yorumcuların Beşiktaş’ın oyunu domine ettiği görüşüne kesinlikle katılmıyorum. Kontra bir oyun taktiğidir. Oyunun kontrolünü bilerek rakibe verdiğiniz, bu sayede aktif dinlenmeyi tercih ettiğiniz ve hızlı oyuncularınızla gol aradığınız bir taktik. Dünyada bu taktiği en iyi uygulayan takım Atletico Madrid. Geçen sezon içeride oynadığımız maçta bu mu Atletico Madrid dediğim dakikalarda maç çoktan 2-0 olmuştu.

Anlaşılan Riekerink ile bu sezon kontra taktiğini sıkça izleyeceğiz fakat burada asıl sıkıntı Bruma dışında hızlı çıkan oyuncumuzun olmayışı. Maçı hatırlarsanız birçok pozisyonda Bruma çıktı ama arkasından kimse gelmediği için beklemek zorunda kaldı. Sneijder ve Selçuk daha çok set oyuncusu. Sinan da formda değil. Eren ve Tolga’nın zamana ihtiyaçları var. Carole’ün hücum yönü Linnes’in savunması zayıf. Hakan ve Chedjou ise çakılı stoper. Dolayısıyla eğer bu sezon kontra oynayacaksak oyunun hızını yükseltmek zorundayız. Yoksa daha nice maç Bruma yalnızları oynar.

Sinan için ayrı bir blog yazılır ama kısaca söylemem gerekirse biz atkılılar olarak Sinan’ı çok seviyoruz. A2 de oynarken de çok seviyorduk. Bizim için idol olma potansiyeli var. Vazgeçmeyiz, vazgeçemeyiz ama Sinan Beşiktaş maçındaki gibi ben oldum havasına girerse, savunmaya doğru düzgün hiç gelmezse, sahada mücadele etmezse kusurumuza bakmasın gözümüzden düşer.

Sinan kötü oynayabilir, gol kaçırabilir hatta büyük bir hatayla maçı da kaybettirebilir ama mücadele etmeme gibi bir lüksü olamaz. Olursa da Galatasaray’da kalamaz.

Riekerink için birkaç uyarıda bulunayım, Sinan yardım etmediği için Linnes yalnız kaldı ve özellikle Quaresma karşısında zor durumlara düştü ki zaten savunma yönü zayıf bir oyuncu. Buna önlem olarak Sinan’ı çıkarıp Yasin’i aldı. Doğru bir hamleydi fakat keşke Yasin’i sağ kanatta bırakıp Quaresma’ya yakın oynatsaydı.

Yine maçı düşünürseniz Yasin’i sola alıp, Brumayı da sağa çekti. Bruma yorgunluğun da etkisiyle o kanatta zorlandı. Bir pozisyonda penaltı yaptırıyordu diğer pozisyonda ise yerinde olmadığı için Quaresma bomboş kafayı vurdu ve Chedjou'nun hatasıyla maalesef golü yedik.

Ayrıca uzatma dakikalarında 1-0 öne geçiyorsunuz ve değişiklik hakkınız var kullanmıyorsunuz. Oysa orta sahaya yada Linnes'in yerine bir değişiklik yapılabilirdi.

Riekerink insanlığı ile çok sevdiğimiz bir hoca ama burası Galatasaray ve belki ailem kızacak ama bence Galatasarayımızın hocası olması için daha çok gelişmesi gerekiyor. Sezon içerisinde yaşanacak ilk kriz ortamı Riekerink'in en büyük sınavı olacaktır. Doğru yönetebilirse bizi şampiyon yapar, yanlış yönetirse hayatının en büyük şansını kaybeder. 

Saygılarımla,

Galatasaray’la kalın, hoşçakalın…

@verazone