Makale Yaz
dmrfeat
Bu haberi yazdır
Galatasaray'ın Bozulan Kimyası
 Eki
20
 2014

 

   Bilenler bilir, bilgisayar oyunu olan Fifa 14 ve Fifa 15’te “ultimate team” modu vardır. Burada kendi kadronuzu kurarak başka oyuncularla online maç yaparsınız. İyi bir kadro kurmanın yolu, iyi bir “takım kimyası” ile olur. Bunu ise aynı ligin, aynı uyruğun ya da ikisinin kombinasyonu şeklinde seçilen oyuncularla oluşturursunuz. Gerçek dünyada ise takım kimyası denilen şey daha kompleks şekilde sağlanır.

   Galatasaray üzerinden düşününce şunu görüyorum: 2 yıl önceki takım kimyası bugünün takım kimyasından çok daha uyumluydu. Bunun nasıl olduğu şöyle sıralanabilir:

1)      Elmander gibi ileride top kontrolünü sağlayan, rakibe dolu pres yapan bir forvet vardı. İleriye atılan topları kontrol edip, tıpkı Hakan Şükür’ün yaptığı gibi takımın hücuma taşınması için arkadaşlarına zaman kazandırırdı. Yaptığı presle de takımın defansının ileri çıkmasına katkı sağlardı. Böylece takım defansı neredeyse orta alana kadar gelirdi. Elmander’in yanında ise Necati gibi teknik kapasitesi iyi durumda, gol vuruşları ve uzaktan şutları etkin bir yardımcı forvet vardı. İkisi de rakibin kendi sahasında huzurla hazırlık pasları yapmasına tehditti. Şimdiyse top kontrolü oldukça zayıf, rakibe anlamsız koşularla pres yaptığını sanan, ofsayt tuzağından halen kurtulmayı öğrenememiş bir Burak Yılmaz var! Yardımcısı da Umut Bulut! Bu futbolcuları kesinlikle küçümsemiyorum. Ama olduklarından fazla da büyümsemiyorum.

2)      Selçuk bana göre teknik kapasitesi çok da üstün bir oyuncu değil. Seri değil. Birebirde etkili değil. Ancak forvet arkasında rahat bırakıldığında, yüksek bir form grafiğiyle birlikte, Avrupa standardına yetişemese de Türkiye şartlarında en iyi birkaç yerli orta sahadan biri şüphesiz. 2 yıl önce, çok formda, daha serbest, kafası rahat bir Selçuk vardı. Gösterişsiz futboluyla takımın pas trafiğinin akmasını sağlıyordu. Şimdiyse Sneijder’in gelişiyle orta sahada belirli bir yere sıkıştırılmaya çalışılan bir üvey evlat gibi. Adam tabii ki  de bu hale gelir! Ya o oynar ya Sneijder. İkisi aynı anda oynamaz. İki karpuz bir koltuğa sığmaz!

3)      Selçuk’un arkasında libero olan Melo, “ısıran” futboluyla orta alanda rakipten top kapma konusunda etkindi. Ve tekniği, top kullanma becerisi, takım savunmasına destek verişiyle hem ofansa yardımcı olup Selçuk’u rahatlatıyordu hem de savunmayı… Evet Melo hala var, ama şimdilerde ya savunmacı gibi kalıyor ya da ileri çıkıp arkasını boş bırakıyor. Bu sebeple bugünkü takım bıçakla ortadan ikiye bölünmüş gibi.

4)      Savunmanın sağ kanadı Arsenal’den tecrübeli Eboue’ye, o olmazsa en azından ruhunu ortaya koyan Sabri’ye emanetti. Eboue hücuma yaptığı bindirmelerle takımın kanat akınlarına destek verip defansif anlamda da tecrübesini sergiliyordu. Onun yedeği Sabri’nin oyununu her ne kadar beğenmesem de, o takımın içinde sırıtmıyordu.

5)      Savunmanın sol kanadında ya Hakan Balta ya da Riera oluyordu. Hakan hem stoperde hem kanatta oynayabiliyordu. Hücuma katkısı yetersiz olsa da defansif anlamda takımı adına açık vermiyordu kolay kolay. Riera ise esasen orta saha kanat oyuncusu olduğundan, hücum yönü daha etkin bir oyuncuydu. Bu yüzden her maç olmasa da Fatih Terim defansın soluna Hakan’ı, onun önüne de Riera’yı koyunca, daha sağlam ve etkin bir sol kanat izliyorduk. Şimdiyse savunma kanatlarının hali ortada.

6)      Savunmanın göbeğinde genç Semih ve Atletico Madrid’den tecrübe abidesi Ujfalusi vardı. Semih’in pozisyon bilgisi eksiklerini ve bireysel hatalarını kapatıp, canhıraş mücadele eden Semih’le birlikte ligin en az gol yiyen takımının mimarlarından oluyorlardı.

7)       Melo burada tamamlayıcı unsurdu. Ujfalusi-Semih-Melo üçgeni savunma anlamında takımın kilidiydi. Yine Melo hücumda Elmander-Necati-Selçuk üçlüsüne geriden destek verip rakip savunmayı deliyordu.

8)      Muslera’yı geçiyorum.

9)      Bu takım yapısına orta saha özellikli Emre Çolak ile yaratıcı Engin Baytar ve beklenen aşamayı kaydetmese de zaman zaman oyuna girip takımı rahatlatan kanat oyuncusu Aydın Yılmaz ekleniyordu. Orta sahaya takviye olarak da yedekte top tekniği iyi durumda olan Yekta vardı. Sonuçta ilk on birde birbiriyle uyumlu, takım savunması ve hücumu yapan, aynı özelliklerde olmayan fakat bir bütünün parçaları olan bir kadro vardı. Yani takım kimyası şimdikine nazaran oldukça uyumluydu.

   Bu yapı hemen Fatih Terimin ikinci yılında bozulmaya başlandı. İkinci yılki transferlerde Fatih Terim’in hiç mi kabahati yok, bilmiyorum. Burak ve Umut’la Galatasaray’ın hücumdaki artıları eksiye döndü. Çünkü bu iki futbolcu takımın bir önceki yılki oyun kurgusuna ters, işleri zorlaştıran oyunculardı. Sonra Hamit ve Amrabat alındı. Hamit, ayağında çok top tutan, birebirde etkili olmasına karşın ağır kalan bir oyuncuydu. Amrabat ise bireysel oynamayı seven bir futbolcuydu. Sonuçta ilk on bire monte edilen bu oyuncular, takımın uyumunu, dengesini bozdular. Daha sonra alınan Sneijder ve Drogba transferleri ile de Galatasaray yönetimi ve teknik heyeti kendi yaptıkları iyi yapıyı yine kendi elleriyle bozmuş oldular. Ne Selçuk ne Sneijder kendi yerlerinde oynayabildiler. Çünkü ikisi de aynı yerin oyuncusuydular. Orta sahaya sıkışıp kaldı bu iki oyuncu. Drogba ve Burak’ın uyumsuzluğu, doğrusu Burak’ın Drogba kalitesinde olmayışı ve Drogba’nın eski gücünden yoksun oluşuyla hücum uyumu da bozulmuş oldu. Sonuçta takımın ekseni kaydı, dengesi şaştı! Bu yılki transferlere hiç değinmiyorum zaten. Çünkü çoktan olan olmuştu.

   Artık gereken, teknik ekipten itibaren yeni bir dizayndır. Tepeden tırnağa, uzman kişilerle yeni bir takım oluşturulmalıdır, tekrar darmadağın edilmemek üzere! Çok şey mi bunlar? Türkiye şartlarında, evet!

 





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
Son Girilen Makaleler
kabatasli
| 06 Şubat 2024 |
| 01 Şubat 2024 |
| 30 Ocak 2024 |
kabatasli
| 27 Ocak 2024 |
kabatasli
| 11 Ocak 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...