Makale Yaz
yucopasa
Bu haberi yazdır
Galatasaray nasıl katledilir?
 Şub
26
 2016

Değerli okurlar, öncelikle bu köşede sesimizi duyurmamıza imkan veren webaslan.com'a teşekkürlerimi sunuyorum.

Galatasaray'ın nasıl idam sehpasına çıkarıldığını, ehliyetsiz ellerde nasıl harap edildiğini ayrıntılarıyla incelemek lazım. Sezon öncesi Dört Yıldızlı Şampiyon'da neler olup bitiyordu? Hatırlayacağınız gibi, kısır bir transfer dönemi yaşınıyordu ve yönetim eksikleri kapatmak şöyle dursun, takıma daha çok gedik açan bir stratejiyle hareket ediyordu. Hatta olanlar düpedüz yönetimsel başarısızlığa karşılık geliyordu. Uefa'nın finansal kuralları bir tehdit gibi kapıda dururken ve toparlanması mümkün görünmeyen bir tabloyla karşı karşıyayken yönetimin işinin kolay olduğu da söylenemezdi. Fakat Dursun Özbek yönetiminin sorunları koyultan bir tutum sergilediği de açıktı. 

Melo ve Telles'in ansızın yolcu edilişi ve Kevin tranferinin skandala dönüşmesi krizin ilk büyük göstergesiydi. Hamzaoğlu vakarlı tavrıyla oyuncularına sahip çıkarken, transfersizlikten yakınmıyordu. Yönetime canlı kalkan olarak en büyük zararı kendi kariyerine veriyordu. Zaman zaman yaptığı akıl tutulması açıklamalarla taraftarın hedef tahtasında Hamzaoğlu vardı. Belki de bu tablonun en günahsızı da oydu. Geçen sezon şampiyonluğa giderken bile forvet hattında gol yükünü sırtlayan kimsenin olmamasına rağmen bu sezon da Umut-Burak ikiliyse yola devam etmek Galatasaray nasıl katledilir? sorusuna verilebilecek cevapların başında geliyor.

Tüm bunlara ek olarak yeri doldurulmadan gönderilen Melo'nun eksikliği en büyük zaafiyetimizi teşkil ediyordu. Nitekim Galatasaray ilk yarıda Trabzon maçına kadar olan süreçte kötü görüntüsüyle ağır eleştirilere hedef oluyor, "Hamzaoğlu istifa etmeli" düşüncesi taraftarlar arasında yaygınlaşıyordu. Şimdi dikkatlerinizi Galatasaray'ın ligde 6 maçta 5 galibiyet 1 beraberlik aldığı döneme çekmek istiyorum. Trabzon maçıyla başlayan bu süreçte Galatasaray, kötü bir futbolla da olsa Kadıköy'den beraberlik çıkarıyordu. Üstelik Şampiyonlar Ligi'nde iki sezon önceki Juventus maçından beri ilk kez galip geliyordu. Peki bu dönemsel toparlanma nasıl gerçekleşmişti? Bu sorunun cevabı bana göre, Hamzaoğlu'nun takıma oynatabileceği en iyi oyunu ve doğru oyuncu seçimini bulmuş olmasıdır. Bu galibiyetler alınırken "BİLAL KISA" vardı. Dikkat edin: Bilal-Selçuk ortasahasının oynadığı maçlarda alınan puan ile diğer dönemler karşılaştırıldığında fark çok net ortaya çıkar.

Peki Bilal'in etkisi ne? Tek bir adamın yokluğu yüzünden mi biz böyle battık, bittik? Görünen o ki çalışkan, çok koşan ve çabuk düşünüp, çabuk oynayan bir ortasaha oyuncusunun durduk yere kulübeye atılmasında bir futbol mantığı yok. Bilal yokken ligde kazandığımız tek maç var diyebiliriz, onda bile 89'da oyuna girmişti: Sivas maçı. Bu takım resmen Bilal'siz kazanamıyor. Bunu çok net görmek isteyenler kazandığımız maçların kadrolarına baksın! Berabere kaldığımız Kayseri maçında bile oyuna sonradan giren Bilal'in pasında Sinan golü atıyordu. Kazandığımız maçlara ya Bilal'le başlamışız ya da Bilal 60 ila 70. dakikalar arasında oyuna girmiş. Mesela Bursa maçını Bilal Kısa'lı ve Bilal Kısa'sız diye ikiye ayırsak olur. Galatasaray nasıl katledilir? sorusunun bir cevabı daha ortaya çıkıyor böylece.

Peki ya Hamza Hamzaoğlu'nun gönderilişi? Bir Hamza Hoca'lı dönemde liderle aramızdaki farka ve kaybedilen toplam puana, bir de şimdiki duruma bakınca söylenecek çok söz olmadığı ortaya çıkıyor. Acımasızca eleştirilen, benim de bu köşeden zaman zaman yüklendiğim Hamzaoğlu'nu mumla arıyoruz. Gönderildiği dönemde de "çaydan geçerken at değiştirilmez" demiştim. Şimdi resmen o çayda boğuluyoruz. Hamzaoğlu'yla yaşadığımız Rize kazası onu koltuğundan edecek büyüklükte bir olay değildi. Yönetimin Hoca'ya düşmanlığı nereden geliyordu bilinmez, ancak kovmak için fırsat aradıklarını görmüş olduk. Hamzaoğlu'yla geçirdiğimiz 11 haftalık dönemde 21 puan topladık. Sonrasındaki 11 haftada ise 16 puan. Matematiksel olarak çok net; Denizli döneminde en azından Hamza hoca dönemi kadar puan alsak şu an 5 puan daha yukarıda olurduk. Peki ya hoca hiç kovulmasaydı? Daha da iyisini yapamaz mıydık? Mesela rakiplerimizin puan kaybettiği haftalar? Fenerbahçe ligin ikinci yarısında şimdiden 5 puan bıraktı, peki biz bunu değerlendirebildik mi? -Hayır. Beşiktaş'a maç eksiği olmasına rağmen yaklaşamadık. O halde yönetimin teknikdirektör konusunda kumar oynadığını ve kaybettiğini çok net söyleyebiliriz. Galatasaray nasıl katledilir? -Üç kupalı hocası 11.haftada kovularak. 

Denizli geldi. Üstelik onun gibi yaşlı kurtlar kendini garantiye almadan gelmezdi. Yaş tahtaya basmaz, yönetimden transfer sözlerini alarak geçmiştir takımın başına diye düşündük. Fakat sezon başından beri Finansal Fair Play yüzünden ceza tehdidiyle karşı karşıya olan kulüp nasıl olacak da transfer yapacaktı? Üstelik böyle bir dönemde transfer yapmak günü kurtarmak olmaz mıydı? Hani Uefa'nın gözüne girmek için giderler kısılıyordu? Şubat ayında savunma yapmaya gideceğimiz aylardır belliyken, Hamzaoğlu'nun istediği adamlar alınamazken, Mustafa Hoca'ya karşı bu cömertçe tutum sizce de tuhaf değil miydi? Nitekim iki transferden sonra Uefa bir açıklama yaptı, daha fazla transfer yapamadık. Ne Denizli umduğunu bulabildi, ne de yönetim karizmayı kurtarabildi. Özbek'in kurnazlığı fiyaskoyla son buldu. Geçtiğimiz günlerde Uefa'da savunma yaptıktan sonra ilk sözü de "CAS" oldu. Bu da cezayı alacağımızın ilanıydı bence.

Bir de Burak son anda satılmasın mı? Avrupa'da transfer dönemi bitmiş, en ihtiyaç duyduğumuz forvet mevkiine bir takviye yapmamışız, Burak satılıyor. Alın size bir vizyonsuzluk daha! Son 3 sezondaki karnesiyle, futboluyla safra haline gelen Burak satılmalıydı ancak bu şekilde satılması takıma hiçbir katkı sunmamış oldu. Ben Burak'ın bu takıma artık ancak bonservis bedeliyle katkı yapabileceğini düşünüyordum. Özetle ne oynarken, ne de satılırken hayrını gördük Burak'ın. İyi paraya gitti ayrıca.

Takımın kaptansızlığına ne demeli? Selçuk üç sezondur var yok arası gidip geliyor. Selçuk'un formasının bu kadar garanti olması nereden geliyor dersiniz? Takımı mı ateşliyor? Asist mi yapıyor? Rakibin atağını mı kesiyor? İkili mücadelelerde çok mu üstün? Oyun zekasıyla takımı mı rahatlatıyor? Ne yapıyor bu adam? Bilal yedek kalırken Selçuk neden dokunulmazlık sahibi? Selçuk eskisi gibi gayretkeş değil, bunu görmek lazım. Eskiye göre çok daha ağır. Ve Selçuk'un taşınması gerek. Kimsenin kimseyi taşıyamayacağı bir onbir tercihinde Selçuk bizi çileden çıkarmaya devam edecektir. Donk eğer çok koşan, etkili, kesici bir önlibero olsaydı Selçuk'a olumlu yansırdı şüphesiz.  Ancak bu şartlar altında ne Donk ne Selçuk ilk onbirde olmayı hakediyor.

Galatasaray'ın çöküşünde/çökertilişinde kuvvetli etken olarak gördüğüm hususları aktarmaya çalıştım. Yanlış üstüne yanlış yapılan bir dönemde bu kadar zayıf düşmemiz şaşırtıcı değil. Biz üzülürken sahada ruhsuz ruhsuz gezen, formanın hakkını vermeyen oyuncuya, koltuğunun hakkını veremeyen Hoca'ya ve Yönetime karşı hınç doluyum. Artık kalan haftalarda başta Denizli ve oyuncular, herkesin aklını başına almasını ve bu büyük taraftara daha fazla hüzün ve utanç yaşatmamalarını diliyorum.

Sevgili renkdaşlarım, umutlu, güzel şeyler yazmaya bir süre daha hasret kalacağız belli ki. Daha evvel de zor günler gördük, hepsi geldi geçti, sevdamız baki kaldı. Yine güzel günler göreceğiz. Galatasaray'ın olduğu yerde umut bitmez. Bulutlar elbet bir gün dağılır...

Yüreği sarı-kırmızıyla çarpan yüce Galatasaray taraftarına saygılarımı sunuyorum.

Yücel Uğur Uçar





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2018
  2017
  2016
  2015
Son Girilen Makaleler
kabatasli
| 06 Şubat 2024 |
| 01 Şubat 2024 |
| 30 Ocak 2024 |
kabatasli
| 27 Ocak 2024 |
kabatasli
| 11 Ocak 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...