Makale Yaz
Bu haberi yazdır
Aslanlar ve Sırtlanlar
 Eki
18
 2011

16 Ekim 2011 tarihi tüm Galatasaraylılar için bir nevi zafer bayramı oldu.Uzun yıllardır böyle bir tabloya rastlamamıştık.Sabahın erken saatlerinde "Engelsiz Aslanlar" ile dünya şampiyonu olup morallendik,öğleden sonra kadın basketbolda ezeli hezimet yaşatıp keyiflendik,çok ilgilenmesek de bayan voleybolda da kazanıp,aslında belki de en çok ilgilendiğimiz futbola dönüş yaptık.4 'ü bi yerde yapmak için mükemmel bir gündü.

Geçen sezon bu zamanlarda ne Karpatyler ne Sivaslar ne Karabüklere kaybetmiş,basketbolda Cumhurbaşkanlığı kupalarını Fener'e vermiş,moralimiz bozuk dibe vurmuş şekilde adeta bir enkaz yığınıyken,sadece 1 sene sonra,basit bir yönetim değişikliği ile bütün branşların bu derecede canlanması,bu renklere gönül veren herkesin moralini,güvenini,mutluluğunu yerine getirmeye başlamıştı.Ve bunun neticesinde günün sonunda,1 haftadır milli maçlar ve milli takımların yaptığı 8 idman sonucu iyice kendinden geçen o bozuk zeminde,2 sezondur gol dahi atamadığımız Bursaspor'u mağlup etmemiz sanki pastanın üzerinde ki krema gibi oldu.

Herşeyden önemlisi futbol adına konuşursak,bu takımın ilk 45 dakikada ki futbolunu görmek,gelişimin ne derece üst düzeyde olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.Maç boyunca belki sadece maksimum 3 pozisyona girdik ama son 3 sezondur bir devrede (küçük veya büyük farketmez) hangi takımla oynarsak oynayalım hiçbirine karşı böylesine ezici bir futbol sergilememiştik.

Ki Bursaspor'u bu ligde hiç kimse elini kolunu sallayarak yenemez.Veya Bursaspor'a karşı bir maçta 7-8 pozisyona giremez.Ama gol şansı olarak olmasa da oyun hakimiyetinde yüzde yüze varan bir etkinlik sağladık.Özellikle takımın bu gelişimiyle ben şahsen gurur duydum o gün.Eksikler yok mu? Dolu var.

Ancak bu takımda 14 oyuncunun yeni olduğu varsayımıyla ligin 6.haftasında ligin üst düzey takımlarından birine karşı bu zeminde bu futbola şapka çıkarılır.Ancak belli ölçüde değerlendirirsek,bu iyi oyunu maç geneline yayma sıkıntısı çok bariz ortada.İlk yarıda ki o oyundan 2.yarıda eser yoktu.

Kendi alanına çekilip rakibin top yapmasına izin veren bir görüntüde oynadık.Aslında bunu sadece bu maç için söylemek yanlış olur.Genel olarak 6 haftadır öle bir durum söz konusu.Hatırlarsak ligin ilk maçlarında Fatih Terim'in dediği gibi "ilk 25 dakika iyiydik sonra oyunda yoktuk" sözleri bu maç ile birlikte ilk 45 dakikaya taşındı.Sanırım Fatih hocanın ilk önce çözmesi gereken konu bu olmalı.Bu maç gösterdi ki takım fizik açıdan kuvvetli duruma gelmiş.Ancak oyun devamlılığı konusunda hala ciddi sorunlar var.

Stadyumda veya ekran başında ki Galatasaraylıların da en çok sinirini bozan şey bu olsa gerek diye düşünüyorum.Maçta skor üstünlüğünü yakaladıktan sonra topun rakibe verilip oyunu rölanti biçimde oynama çabası açıkçası çok sıkıntı verici.Her ne kadar Gökhan Zan'ın kişisel gayretleri sonucu verilen 1-1,5 pozisyon dışında rakibe pozisyon vermesekte,bu oyun anlayışı yüzünden kalemize yakın bölgelerde epey duran top şansı verdik ve en sonunda Sercan'ın saçmaladığı bir pozisyonun sonrasında da yine duran toptan golü yedik.Şimdi şu unutulmamalı:Bu takım taraftarları geçen sezon büyük travmalar yaşadı.85.dakikaya önde girdiği maçları kaybetti bu takım geçen sene.

Bunlar hala zihinlerde ve böylesine rahat gidebilecek bi maçta böylesine acemice yenilen goller ile hem takımın hem de taraftarın morali alt üst olabiliyor.Ancak herşeye rağmen geçen sezon olmayan birşeyi bu sezon görmemiz mümkün oluyor ki; o da isyan etme durumu! Takım yenik duruma da düşse,1-0 öndeyken beraberliğe de gelse takım bir çeşit reaksiyon gösteriyor bu sezon.Özellikle golün yenme dakikası 81 ve artık zaman kısıtlıyken ve sahada bi anda şuurunu kaybetmişken,87.dakikada o soğukkanlılıkla o organize atağın gelişmesi ve güzel bir golün atılması bu takım adına gurur duyulacak bir başka gelişmedir.Bu tabloyu terse çevirsek aynı şeyin geçen sezon yaşandığını düşünsek;muhtemelen bu maçı kaybederdik ve son dakikalarda doldur-boşalta dönerdik.

Sanırım 4-1-4-1 dizilişine takım yavaş yavaş ısınmaya başladı.Selçuk'un etkinliği her geçen hafta biraz daha artmaya başladı.Ancak bu gelişimde önemli payı olduğunu düşündüğüm Engin'in 3 hafta oynamayacak olması da açıkçası soru işaretleri doğurmaya başladı şimdiden.Çünkü şu an o pozisyonda Engin'in rolünü üstlenebilecek tek bir kişi dahi yok ! Ceyhun defansif özellikli bir oyuncu, Yekta ise hala beklentileri karşılamış değil.

Eğer ki Baros'u ilk 11'e alıp 4-4-2 ye dönmesi durumunda ise bence faydalı bir değişiklik olmayacaktır.Çünkü sezon başı kampında dahi Fatih hoca birkaç maç ısrarla 4-4-2 yi denemesine rağmen hiçte olumlu sonuçlarla karşılaşmadığımızı gördük maalesef.Bu nedenle 4-1-4-1 sistemini bozmayarak Engin ve Kazım'ın yokluğunda şahsi kanaatim Engin yerine Emre Çolak'ın oynaması.Çünkü alternatifler içerisinde topla haşır neşir olabilen ve yaratıcı özelliği daha yukarıda olan tek isim o görünüyor.Hem de bu sayede kendisine olan özgüveni geliştirme fırsatı bulacaktır.Şunu unutmamalıyız ki;sistemi işleten şey oyuncuların oyun karakterleridir. O nedenle Engin'in tarzına en yakın kişinin Emre olduğunu düşünüyorum.Kazım'ın boşalttığı bölgeyi ise çok büyük ihtimal Eboue dolduracak.Takımda ki devamlılığın işlemesi adına hem sistemin hemde oyuncuların mevkilerinin değiştirilmemesi gerek.O nedenle sadece olmayanların yerine yenilerini koymak en mantıklısı olur.Son 3 senede ki hayal kırıklıklarımızın da ana nedeni bana göre buydu.

Takım iyi giderken de kötü giderken de hep kadrolar değişti,isimler değişti,sistemler değişti,stoperler orta sahada,orta sahalar sağ bekte oynadı derken hem taraftarın hem oyuncuların başı döndü.Ama birçok Galatasaraylının olduğu gibi benimde gönlümden geçen kadroda Sabri ve Gökhan Zan'a yer yok.Sağ bekte Eboue'yi stoperde ise Servet'i görmeyi sanırım çoğumuz tercih ederiz ama 5 haftadır birlikte oynayan ve 4 galibiyet 1 beraberlik alan bu takımı bozmak şu an için gereksiz bir hamle olacağı düşüncesindeyim.En azından Servet'in ne halde olduğunu Almanya maçında Mario Gomez gözümüzün içerisine sokarcasına (!) hepimize gösterdi.

Herşey bir yana saha içinde değil ama kulübede Fatih Terim'in de form düzeyini yavaş yavaş yükselttiğini görmekteyiz.3 hafta önce burada sizlerle paylaştığım yazımda Fatih hocanın ilk 11'inden değişikliklerine kadar her konuda hatalı olduğunu ve gelecek adına çokta umutlu olmadığımı söylemiştim ancak Fatih hoca son 3 haftada yüzde yüz olmasa da genel anlamda doğru tercihleriyle farkını göstermeye ve elinde ki malzemeden iyi işler çıkarmaya başladı.Ancak bu kadarı yetmez çünkü hepimiz çok daha iyi olmasını bekliyoruz,istiyoruz.

Bunca teknik,taktik şeylerin yanında futbolun asıl hainleri hakemleri de görmezden gelemeyeceğim.Gene 3 hafta önce ki yazımda Bünyamin Gezer'i tabir-i cazise üstü kapalı şekilde sövercesine eleştirmiştim.En sonunda birileri doğruları gördü ve futbolu kirleten,sarı lacivert gözlüğünü her maçta gösteren eyyamcı biri daha Türk futbolundan temizlendi.Ama sanırım bazıları bundan ibret almamış olacak ki,onun bıraktığı yerden devam ediyorlar.Bu kişiler:1-Hüseyin Göçek, 2-Halis Özkahya...

Hüseyin Göçek adlı hakem son 3 sezondur hangi maçımıza geldiyse hepsini katletti.Sanırım en yakından hatırlayacağımız maç ise Lincoln'ün kadıköyde frikikten attığı golü vermeyen,Selçuk'a ikinci kırmızı'yı göstermeyen o maçı kaybetmemizin baş sorumlusu olan kişi olarak hafızalarımızda yer eden eyyamcı zihniyettir.Bizim dışımızda Bilica'nın çukur kazdığı ve BJK'nin penaltıyı kaçırdığı maçında hakemidir kendisi.

Bunlar gibi birçok skandal maçını buraya yazabiliriz.Yine geçen sezonun son haftalarında fb-antep maçında lugano yu atmayan,maçı 15 dakika fazla oynatan ve santosun golünden sonra maçı bitiren hakemdi kendisi.Bunların ışığında Bursa maçında Eboue'ye yapılan harekete penaltı vermeyerek inanılması güç (!) bir olaya imza attı geçen maç.Penaltı yorum işidir derler;evet doğru...

Ancak bu pozisyona hangi yorum "penaltı değil" dedirtebilir merak ediyorum.Stepanov'un topla alakası olmadan sadece Eboue'ye doğru darbesini vurması ve bunun sonucunda "Haydi kalk" diyen bir hakem.Sevgili renktaşlar,bu bir hakem hatası değil,insanlık suçudur.Yaralamaya teşebbüse destek çıkmaktır.Başka da birşey söylemiyorum.Ama böyle devam ettiği takdirde Bünyamin'in yolundan onu da göndereceğimizden kuşkum yok.

Şimdi diğer isim Halis Özkahya'ya dönersek,sanırım Mersin-fb maçında ki skandalları anlatmama gerek yok.Halis Özkahya'nın da geçen yıllardan aklımda kalan bazı olayları var ancak bu maç sanırım hepsinin önüne geçeceği için fazla da yer vermeye gerek yok.Ama bu sezon bazı şeyler artık değişiyor.Futbol sahaları,şikecilerden ve eyyamcılardan yavaş yavaş temizleniyor.Bu eyyamcı ve sarı lacivert gözlüklü hakemlerin de sonu yakın zamanda Bünyamin gibi olacak ve o zaman belki bu kirlilik çok daha asgariye inecek.

İçimden geçen birşeyi daha söylemem gerekirse,bu sezon feNerasyon ve hakemler tarafından fb'yi kurtarma operasyonu gerçekleşiyor gibi izlenimler ediniyorum.Her türlü pisliğin içine bulaşmış bu takımı ligde tutmak adına elinden geleni ardına koymayan feNerasyonun özel talimatıyla bu sezon bir şekilde maçların zorla fb'ye kazandırıldığını hepimiz izlemekteyiz.Kayseri maçında verilmeyen 2 penaltı, İBB'ye verilmeyen penaltı ve dün verilmeyen penaltı.Bunun yanında fb'nin pozisyona dahi girmeden maçlarını kazanması.

Bunlarda yetmezmiş gibi bizim aleyhimize yapılan hatalar.Eğer ki olur da fb bu sezon iyi giderse bir şekilde küme düşürmeme adına feNerasyonda elini güçlendirmiş olacak.Sanırım ilk 6 haftada da istediklerini aldılar.Temennim odur ki,biz gene aslanlar gibi sahaya çıkar onurumuzla maçlarımızı kazanırız.Kaybetsek de çok önemli değil ama artık hakemlerin ucuz düdükleriyle hak ettiğimiz zirvenin elimizden alınması koyar bize en çok.Umuyorum ki ilerleyen haftalarda çok daha pozitif ve üretken olacağız.Sahada hem rakipleri hemde gerekirse hakemleri de yenen bir takım olacağımızdan şüphem yok.

Tüm renktaşlara sevgi ve saygılarımla...

 





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2012
  2011
Son Girilen Makaleler
beawerheart
| 28 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 25 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 24 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 15 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 05 Ağustos 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...