Makale Yaz
Bu haberi yazdır
Kadro Planlaması
 Tem
28
 2018

Göze hoş gelen futbol diye bir tabir var, nedir bu? Göze hoş gelen futbol demek aslında sistematik yani işleyen, durmayan oyun demektir.

Aslında olay diziliş ve alan paylaşımına karar verilmesi.

25 yıllık bir izleyici olarak gördüğüm sistemleri kısaca örneklendireyim.

Sistemler hakkında bilgi vermeden önce bir ingiliz atasözünü buraya yazmak isterim:

Rugby is an animals game played by gentlemen, and soccer is the game of gentlemen played by animals.

Alman sistemi:

Bloklar sabit, yani 10 tane blok var. oyuncunun blok dışına çıkması beklenmiyor.

Pas yaparken, özellikle hücumda, ön veya yan bloğa oynanması bekleniyor. 2 veya 3 blok sonrasına pas verilmesi beklenmiyor.

Bloklar sabit olduğu için genelde oyuncunun blok içerisinde ileri ve geri koşması ve bunu ne kadar yapabildiği önemli. Bu fiziksel performansı ölçmek ve yönetmek için de çok etkin bir yol. Yani çok basit olarak bu adam bu maçta kaç kez git gel yaptı sorusunu sormak birçok şeyi çözüyor.

Bu sistemde fizikli dayanıklı çalışkan adam lazım, düz adam lazım. Normalde oyuncu koştukça kafa gider, ama bu tip oyuncu koştukça açılır, oyuncudan mental beklenti minimumdur. Yani oyuncunun konsantrasyonu bloğunda ve bu blok içerisindeki gidip gelme ve topu aktarmasında olması lazım. Blokları silindir, oyuncuları da pistonlar gibi düşünebilirsiniz. Bana göre sabri alman tipi oyuncudur.

İspanyol Sistemi:

Bloklar çok belli değil, daha büyükler ve sayıları daha az. 2 ana blok var, bu bloklar içerisinde oyuncular istedikleri gibi yer değiştirebilirler. Biraz amerikan futbolu sistemi gibi, önemli olan topun rakip kaleye yaklaştırılması bunu yaparken de topun sizde kalması.

Bu sistemde oyuncular arası mesafe topun konumuna doğru değişiyor, ve top etrafında bir halka şekline geliyor oyuncular. Bu yüzden top kaybedildiğinde de aynı ekip hücum presle topu kazanmaya calisiyor.  Yani aslında sürekli bir tek pas ortada sıçan oyunu durumu var. Sadece oyun esnasında devamlı tatlı tatlı yaklaşman lazım.

Bu sistemde oyuncunun fiziksel kapasistesinden ziyade teknik kapasitesi önemli. Pas hatası yapmayacak, tek top oynayacak adam lazım. Arda turan, emre colak, emre belöz ispanyol tipi oyuncudur.

Ingiliz sistemi.

Bu sistemde bloklardan ziyade koridorlar var. bir kaleden diğer kaleye uzanan koridorlar. Mantık, bu koridorları en kısa süre içerisinde katetmek. Bu yüzden uzun top önemli bir araç, mesela bizim maicon ingilterede güzel oynar. Çünkü seri olmamasına ragmen hem fuleli hem de uzun topu iyi. Oyuncular atlet özellikli, yani uzun mesafeleri koşacak oyuncular, yüksek top kontrolüne uygun uzun boylu, ve az enerji ile çok mesafe katedebilecek şekilde uzun fuleli. Bu sistemdeki kritik kurallardan bir tanesi topa yüzü dönük olarak yaklaşmak. Mesela uzun top atıldığında arkasından koşmak değil, gögsunle alabilmek gibi. Bu yüzden saha kullanımı maximum düzeyde, oyuncular saha dışına kadar bile açılır. Oyun en azami alanda oynanıyor. Hakan şükür veya tuncay sanli, Kuyt, tam ingiliz tipi oyuncudur. Kuyt videolarını açın izleyin, pas arkasından koşarken göremezsiniz, pas atıldığında topun gideceği yere çoktan varmış, kontrole hazırlanmaya başlamıştır.

Italyan sistemi:

Italyanlarla futbol oynadım. Italyan sistemi iki blok (yarı sahalar) olması açısından ispanyol sistemine benzer, fakat ispanyollardaki rugby sayı çizgisi mantığı yoktur. Oyuncular savaşçı ve çok güçlü olur. Topu kazan ve şut çek veya boş adama ver mantığı vardır. Defans oyuncusu bile çok iyi şut atar. Forvet bile çok iyi ve bilinçli savunma yapar. Bloklar çok kritik olmadığı için, alan savunması kurgusundan pek bahsedemeyiz. Toplu defans olarak isimlendirebiliriz. Herkes defans olarak iyi olduğu için oyun temaslıdır, nisbeten dar alanda yani kale önlerinde oynanır. Italyan mantığı müdahale ile topa sahip olma olarak özetlenebilir. Anlayabileceğiniz gibi sistemik olarak zayıftır, yani basit bir system olduğu için çözümü de kolaydır, çalım  atıldığında gol olur. Bir italyan takimina karşı oynarken oyuncuların savaşını izlersiniz, teknik direktörlerin değil.  Sivas sporlu Mehmet yıldız tam italyan tipi oyuncudur.

Hollanda sistemi ingiliz sistemi ile ispanyol sisteminin bir karışımıdır. Bu zaten alman, ingiliz karması bir millet.

Brezilya sistemi ispanyol sistemine benzer diyebiliriz. Ama onlar çok yetenekli(!) oldukları için bu system olayını pek düşünmezler. (sonrada gidip almanyadan 6 yerler)

Aklıma gelen ana sistemler/ekoller bunlar. Peki hangisi daha iyi, hangisini seçmek lazım?

Şimdi ekol dedikleri aslında şu, cocukları 6-7 yaşından itibaren bu sistemlerden birini seçip ona göre yetiştiriyorsun. Yani adam 20 yaşına geldiğinde, oturup ona blokları, sistemi anlatmıyorsun. Adam zaten 10 yıldır o sistemde oynamış. Takım arkadaşı da doğru seçilmişse, onun için yanında kim oynadığı fark etmiyor.

Bu eldeki malzemeyle ve insan kaynağının niteliği ile ilgili bir durum. Ispanyada at gibi koşan adamlar olmadığı için ingiliz sistemini uygulamazsınız. Alman toplumu sistemli olduğu için hep takdir görür, aslında bu almanların bastırılmış bir millet olmasından ileri gelir, sindirilmiş insanlardan oluşur alman halkı, robot gibidir ve kurallara uyar, çünkü kurala uyarsa yemini suyunu alacağını bilir. Iyi sartlandırılmıştır yani.  

Şimdi bizim insanımız yani türk insanı, temas sever en başta. Içgüdüsel olarak yani. Böyle bir geçek olduğu için bunu kuvvetli yön olarak düşünmek gerekir. Diğer taraftan, Fiziksel olarak ise genelinde zayıf narin insanlarız, türk insanı ata biner Kılıç sallar. Bunları yapabilmek için, ağırlık merkezinizin yere yakın olması, kütlenizin azami derecede küçük olması böylece dengenizin yüksek olması, el kol bacak becerilerinizin yüksek olması gerekir. Yani germen veya frenk gibi vuruş gücü değil, vurduğun noktanın doğruluğu önemlidir.

Bütün bu bilgiler ışığında bana göre bizim için en uygun system, bana göre ispanyol sistemidir. Ama yurtdışında yani uluslararası müsabakalarda başarılı olabilmek için, bunun içerisine biraz italyan veya biraz alman sistemi koymak gerekir. Yani fizikman dayanabilmek için 1.90 lık adamlara. Aykut hoca ispanyol sistemini hollandalı oyuncular ile yapmaya calistiği için başarılı olamadı. Gokhan gonul, emre, gibi oyuncular olsaydı aykut şampiyonluk görürdü. Aykutun kendisi de bu tarz bir oyuncudur zaten.

Fatih hoca ise 2000 döneminde ispanyol alman karışımı bir system uyguladı. Sonrasında ise şu an faith hoca 3. Ve 4. Dönemlerinde italyan futbolu oynatıyor kanımca. Yani sistemik olarak altyapı zayıfladı diyebilirim.

Burada önemli konulardan bir tanesi de, rakibinizin sistemi. Yani türkiyede italyan tipi bir ortam var, temaslı sert oyun. Barcelona gelse, bence güleceksiniz ama 5 yıl oynasa türkiyede en fazla 2 kez şampiyon olabilir. Futbol ekolü dedikleri zaten bu, oyuncuları hangi sisteme göre yetiştirirseniz, hakemlerin ve seyircinin de ona uygun ortamı tesis etmesi gerekir. Yani ispanyol sistemi ile çocuk yetiştirmeye başladıysanız, tüm liglerde, temas olduğu an hakem düdüğü çalacak, o zaman bu sistemi oturtmak mümkün olur.

 https://www.youtube.com/watch?v=P55XYp2KD2Y

Peki biz mevcutta ne yapmalıyız. Bence takım içerisinde uyumlu eküriler oluşturup, bu ekürilere uygun hücüm planları yapılması lazım. Bu biraz da oyuncudan gelecek birşey olmalı. Benim gördüğüm kadarıyla bizim takımda eküri idare edecek adam yok. Biraz eküri başlarına örnek vereyim. Bunu fabrikadaki formen yani ekip başı veya çavuş gibi düşünebilirsiniz, rütbe veya maaş olarak aynı, ama mental olarak bir tık, agresivlik olarak 2 tık yukarıda adam demek. Elmander, mesela, bu oyuncu nasıl gol atılacağını ve bunun için arkadaşlarının ne yapması gerektiğini oyun esnasında bile arkadaşlarına söyler, uyarır. Ujfa, Hagi, Belöz, Kewell, Schneider olarak örnek verebiliriz. İşi yaptıracak adamın işi de çok iyi bilmesi ve yapabilmesi lazım, anahtar bu. Selcuk ta aslında bu tarz bir oyuncu yani iletişim ve liderlik karakteri var ama calibresi ileride eküri için yeterli değil kanımca. Selçuk’ta blok anlayışı da yok malesef, blok anlayışı olsa stoppere çekerdim.

Son olarak, uzun vadeli kadro planlamasında ise, mali imkanlara ve gerçeklere göre önce klüp yönetim modeline karar vermek lazım, yani yetiştirici bir kulüp mü olacak, al satçı bir klüp mü, yoksa şampiyon bir klüp mu? Buna imkanlar dahilinde karar vermek lazım. Yani biz 75milyon Euroluk bir takımız, 5 veya 10 yıl sonra kaçlık olacağız, bu bizi hangi konuma getirir? Peki bu seviyeye çıkmak için yılda ne kadar kar yapmamız lazım, bu parayı nasil kazanacağız? Oyuncu satarak mı, reklam mı? forma mı? buna göre önce mali büyüme modelini oturtmak lazım. Bu kararı verdikten sonra bir oyun sistemi seçimi daha doğru netice verecektir.

Son not: Sürekli Kâr etmeyen bir yapı uzun vadede başarısız olmaya mahkümdur. Mesele şampiyon olmak değil, mali kâr yazarak şampiyon olmaktadır.

arz ederim.





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2019
  2018
Son Girilen Makaleler
kabatasli
| 06 Şubat 2024 |
| 01 Şubat 2024 |
| 30 Ocak 2024 |
kabatasli
| 27 Ocak 2024 |
kabatasli
| 11 Ocak 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...