"Hagi kalmalıydı"

 

"Hagi kalmalıydı"
Kolay mı senelerce maçtan maça koşmak. Kolay mı yıllarca günde çift idman yapıp, sakatlıklar, ameliyatlar geçirip milyonların önüne çıkıp aslanlar gibi savaşmak, kupalar kaldırmak. Kolay mı bunca sevgiyi aynı gönülde toplamak. İşte futbolun adına leke sürmeden, kendi ismine çamur bulaştırmadan terinin son damlasına kadar çimlere emeğini akıtmış bir futbolcu Hakan Ünsal. Ayrılık acısını yaşadığı şu günlerde düşüncelerini  aktardı. Söz Hakan Ünsal'ın...

Hagi teknik direktör olduğunda Arif, Bülent, Ergün, Hasan aramızda konuştuk, bizimle toplantı yapılmadan dedik ki; “Spekülasyonlara izin vermeden Hagi'ye arkadaşımız gibi değil, hocamız gibi davrandığımızı takımdakilere hissettirelim. Saygıda kusur etmeyelim.” Çünkü biz nasıl davranırsak diğerleri disiplini o seviyede tutacaklardı. O andan itibaren eski Hagi değil de Galatasaray'a yeni gelmiş bir hoca gibi davrandık.

Hagi doğru tercihti

Yönetim, Hagi'yi getirmekle isabetli bir karar verdi. Çünkü yeni bir hocanın Türkiye'ye gelmesi, bizleri, Galatasaray'ı, Türkiye'yi tanıması, taktiği oturtması en azından yarım sezon eder. Yeni hoca gelseydi Del Bosqueli Beşiktaş gibi olurduk. Taraftar da onu istiyordu. Antrenmanlara başlarken Bülent, Arif ve beni çağırdı, “Sizinle hiçbir problemim yok sizinle çalışacağım, size güveniyorum” dedi. Sevindik tabii, başarı için de her şeyi yaptık.

Tüm sezonda iki hata

Hagi'nin bize en büyük katkısı, bir önceki sene kaybolmuş özgüvenlerimizi kazandırarak, bizleri rahatlatmak oldu. Yani saha içinde risk alabilme özgürlüğümüzü kazandırdı. Zaten bunu almaya başlayınca her şey düzelmeye başladı. Sezonun geneline baktığınız zaman Hagi başarılıydı. Yanlışları da oldu. Ama iki hata da sezona vurduğunuz zaman hiçbir şey değil. Diyarbakırspor maçında performansı mevkiisinde en üst düzeyde olan Necati'yi sağ tarafta Cihan'ın önünde oynatması yanlıştı. Sistemdeki ufak değişiklik bizi çok etkiledi ve neredeyse hiç pozisyon bulamadan yenildik. Soyunma odasında bu değişikliğin yanlış olabileceğini söyleyebilirdik ama duyulsaydı “Kadroyu bunlar yapıyor” der, Hagi ve bizim üzerimize gelirlerdi. İkincisi hatası herkesin kabul ettiği, Gençlerbirliği maçındaki Hakan Şükür değişikliğiydi.

Hagi kesinlikle kalmalıydı

Hagi'den çok daha büyük hocalar, çok daha büyük hatalar yapıyorlar. O yüzden Hagi genel anlamda başarılıydı. 2. olup Şampiyonlar Ligi'ne gidebilseydik herkes O'na başarılı derdi. Bu sene Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu belirleyen 4 tane maç oldu. İki tane Gençlerbirliği maçı. Deplasmandaki Sakarya maçı ve ilk yarıda deplasmandaki Sebat maçı. İyi oynamadılar, puan kaybedecekleri maçtı ama son dakikalarda attıkları gollerle galip geldiler. Bu puanları çıkın, zaten şampiyon olamıyorlar. Onlar kötü oynadıkları maçları kazandılar. Biz ise kötü oynadığımız maçların hepsinde puan kaybettik. Tekrar ediyorum, Hagi kalmalıydı. Geçen seneki hatalarını tekrarlamazdı.

Kayseri'deki olayın öncesi...

Kayseri'deki olay da talihsizlikti... Hagi “Benim telefonu kim çaldı, kim hırsız?” dedi ama birilerini hedef almadı. “Sizler hırsızsınız” demiyor. Ama o olayın öncesi var. Devre arası Antalya'ya kampa giderken havaalanından çıktık, taraftarlar gelmişler. İlk çıkanlardan biri de bendim. Sağolsunlar seviyorlar, sarılıyorlar ama kalabalıktan bir çıktım, kravatım yok! Arif geldi, “Aaa kravatın gitmiş” dedi. Ben de “Oğlum sen kendininkine bak seninki de gitmiş” deyince şaşırdı kaldı! Sonra Hakan Şükür geldi, kolundaki saati taraftarlardan birisi açmış, tam alıyormuş, son anda fark edip yakalamış. Yani taraftarın arasına da bizim seyircilerden olmayan hırsızlar girmiş. Bizde Hagi'yle konuşup, bu konulara dikkat etme kararı almıştık. Kayseri'deki olay gerçekleşince, onun psikolojisini bilmeden herkes salladı.

Yaşadıklarımız rüya gibiydi

Galatasaray'dan gittiğim için kırgın değilim ama üzgünüm. Bize imzalamayacaklarını söyleselerdi, son maçta vedamı yapardım. Veda edemedik taraftara. Burada bırakmayı tabii ki isterdim, 11 senedir buradayım. Bir şekilde bu iş bitecekti, ya Galatasaray'da bitecekti ya da başka bir takımda... Ama ikinci seçenek gerçekleşiyor. Dünyanın sonu değil, profesyoneliz. Birkaç senedir burada oynuyor olsaydım problem etmezdim ama Şampiyonlar Ligi, UEFA, Süper Kupa'dan sonra burada bir iz bırakmış olduğunuz için üzülüyorsunuz. Duvarıma asabileceğim madalyalar, futbol yaşantımın etiketleri var. Bunlarla teselli buluyorum. Dünyadaki milyonlarca futbolcunun arasında UEFA, Süper Kupa, Dünya Üçüncülüğüm var. Dünyada kaç futbolcu bu başarıları yaşadı!

Anlatmakla bitmez

Florya benim için farklı. Hâlâ gidip geliyorum. Aklıma geliyor artık burada futbolcu değilim, kulüpte laf olur mu girmesem mi acaba diye. Ama bu duruma düşmek bana çok acayip geliyor. Benim kulübüm orası. Orası evim gibi, rahatlıkla girip çıkacağımı yine düşünüyorum. Ama girme derlerse de girmem. Ama orası benim evim. Odamı evim gibi yapmıştım. Kendi DVD, televizyon, play-stationlarımızı almıştık, özel telefonlarımızı bağlatmıştık odaya. Hatta en son ADSL bağlatmıştık.Hatıralarımı bıraktım orada. Uğur Tütüneker'in olduğu günleri hatırlıyorum da neler yaşamışız. Arif'le ikimiz kalıyorduk odada. Ben yokken Arif ile Okan kalıyormuş. Arif ikimizi de yemişti, Okan'la ben gitmiştim. O kazığı çakmıştı odaya ama şimdi ikimiz birden yokuz. O odada 14 senedir Arif, 11 senedir de Okan'la ben kaldım. 1 numaralı odaya 14 sene sonra birileri gelecek.

14 yıllık odalar boşaldı

Kaptan Bülent'in durumunu bilmiyorum ama gideceği yazılıyor. Onun odası tam karşımızda. Kaptanın odası ilk yapıldığı günden beri orada. O da boşalacak. Bizim odaya belki Cihan ile Orhan girer. O ikisinin odalarımızı bırakın yerlerimizde gözleri var! Bu işin şakası tabii... Uğur Tütüneker'in olduğu dönemler çok zevkliydi ama. Okan, Arif, Uğur Ağabey, sonra Emre hepimiz aynı odada kalıyorduk. Ufacık odada yerlerde yatıyorduk. Sabah bir kalkıyorduk oda rezalet kokuyordu. Bir gün Uğur Ağabey'i yatağa yatırıp ellerinden ayağından tuttuk, kilitledik. Okan da üzerine çıktı, hafiften tokat atıyor Uğur Ağabey'e, sinirlendiriyoruz. O da “Bir kalkayım sizi mahvedeceğim” diyor. Uğur Ağabey bir kafa çaktı Okan'ın kaşı yarıldı! Bizi gülme tuttu. Uğur Ağabey başladı üzülmeye. O arada yenge aradı. Uğur Ağabey de yengeye “Ağabey seni sonra arayacağım” deyince bizde film koptu.

Hagi mi, Lucescu mu? Hagi...

Fatih Terim'le 1996-2000 tartışılmaz. Ondan sonra Lucescu tecrübesiyle bir adım öne geçer. Sonra da Hagi gelir. Ama Hagi mi, Lucescu mu diye sorarsanız az bir farkla Hagi'yi tercih ederim. Lucescu'nun tecrübesi biraz Hagi'de olsaydı çok rahat şampiyon olurduk. Aziz Yıldırım başarılarımıza “tesadüf” dedi. Aklı selim ve düzgün bir insan. Tesadüfü o anlamda kullandığına inanmıyorum.

Canaydın 1 numaradır

Özhan Canaydın tüm başkanlar arasında 1 numaradır. Yapamayacağı sözü vermedi, verdiğini de tuttu. Bize ağabey gibi yaklaştı. Onu hep baba olarak gördüm. Yüzüne de söyledik, “Sizi seviyoruz” diye. Para problemleri olmadı mı, oldu. Alamadığımız, veremeyeceğim dedikleri oldu ama sözlerini tuttular. Özellikle sezon sonuna doğru Florya'ya sık geliyordu maçlardan önce, tesislerden çıkmadan önce otobüse gelir bize dua eder öyle maça giderdik. Ona yapılan eleştiriler bizi çok üzüyordu. Hak etmiyordu bu kadar eleştiriyi ve sadece başkanımız için bu sene şampiyon olmayı isterdim. Ona bunu hediye etmek isterdim, isterdik...



Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
En çok okunan haberler