Aysal: "Federasyonu devlet dizayn ediyor"
Galatasaray'daki görevini bırakacak olan Ünal Aysal, Türkiye'deki futbol yapısı hakkında önemli ifadeler kullandı.  
Habertürk
Aysal: "Federasyonu devlet dizayn ediyor"

Galatasaray'da başkanlığı bırakmaya hazırlanan Ünal Aysal, Haber Türk Gazetesi'nden Yavuz Semerci ile bir söyleşi yaptı. Futbolun devlet tekelinden çıkarılması gerektiğini ifade eden Aysal, Türk futbolundaki sorunlara da değindi.

İşte o söyleşi:

‘DÜNYANIN TERSİNE İŞLEYEN BİR EKONOMİ’

3.5 yıldır bu işin içindeyim. Bu apayrı bir ekonomi dalı. Spor ekonomisi. Dünyada en süratli yükselen ekonomik branşlardan birisi spor. Avrupa’ya, Amerika’ya bakıyorsunuz geometrik bir gelişim var. Türkiye’de bu tersine çalışıyor. Dünyada gelişmesinin nedeni nedir diye baktığınızda bir-iki temel noktayı görürsünüz...

Spor endüstrisi merkezi kontrolün, devletin kontrolünün dışına çıkmış. Bu yapılar gerçekten bağımsız kurumlar tarafından yönetiliyor. Arka planda devletin olduğu bir yapıdan bahsetmiyorum. UEFA, FIFA gibi... Ülkeler bazında baktığınızda kulüpler kendi aralarında birleşip ekonomik istikballerine kendileri karar vermek üzerine sistemler kurmuşlar.

‘FEDERASYONU DEVLET DİZAYN EDİYOR’

Federasyon var ama üçte iki oy hakkı devlet memurlarının elinde olan bir sistem. Bütün kulüpler birleşse bile bağımsız kararlarıyla bir federasyon başkanı seçtiremeyecek durumda.

Delegelerin çoğu, devletle işi olanlar aslında. Analizi yaptığınızda devletle bağımlı. Yüzü Ankara’ya dönük insanlar. Bozukluk var. Serbest spor ekonomisinden bahsediyoruz. Düzenleyici kurumların da bağımsız olması lazım.

‘BİZE DAHA FAZLA PARA VERMELİLER’

Başka bir boyuttan bakalım. Dünyada büyük kulüplerin ana gelir kaynağı lokal değil. Uluslararası yarışmalar. Asıl para orada. Biz kulüplerin beslendiği iki ana kanal var. Canlı yayın ve stat gelirleri. Canlı yayın gelirleri, federasyonun kontrolü altında. Onlar belli kritere göre bölüştürüyor. İspanya’nın güçlü takımlarına bakın; kendi taraftar sayısına, başarısına göre büyük pastayı onlar alıyor. Real Madrid, Barcelona, araya giren A. Madrid. İspanya’yı onlar temsil ediyor. Bizi dışarıda temsil edecek takımların Türkiye’deki pastadan daha fazla pay alması gerektiğini söylüyorum.

BÖLGESEL LİGLER

Kulüplerin hedefi Avrupa’da yarışmak olmalı. Bu sadece Avrupa Şampiyonlar Ligi veya UEFA Ligi; değil bölgesel ligler dönemi başlıyor, spor ekonomisi oraya doğru gidiyor. Bizden daha güçlü takımlarla dışarıda daha fazla maç yapma imkânını elde etmemiz lazım. Fırsatları değerlendirmek gerekir.

‘BAĞNAZ MİLLİ TAKIM...’

Bir de bağnaz Milli Takım tutkusundan kurtulmamız lazım. Yani Milli Takım’a biz iyi oyuncu yetiştirmek istiyorsak her takımdan toplama “Ahmet sen gel, Mehmet sen gel” demek yerine federasyonun Milli Takım ve altyapı işini kendi başına ayrı bir düzen olarak götürmesi lazım. Futbolun gelişmiş olduğu ülkelerde böyle. Federasyonun tek görevi Milli Takım ve altyapı olması lazım. Başka hiçbir şeyle ilgilenmemeli. Hakem tayinlerinden kulüplerin ekonomik yapısına karışmamalı. O başka oluşumların işi olmalı. Sihirli formül bu...

‘AMERİKA’YI KEŞFETMEYE GEREK YOK’

Federasyon politize olmayacak, tamamen teknik başarı odaklı kendi başına çalışacak. Amerika’yı keşfetmeye gerek yok. İngiltere, Almanya... Bu ülkelerde kulüpler birleşerek kendi kaderlerini kendileri tayin ediyor. O yüzden “Ona naklen yayın havuzundan yüzde 12 verdin, yüzde 9 verdin” yok. Sistemi koyuyor ve başarıya göre de pastayı paylaştırıyor. Biz burada hiç vakit geçirmeden gelişmiş ülkelerden bir tanesini alıp kopya etmeliyiz.

‘YABANCI KONTENJANI SERBEST KALSIN’

Takımlara getirilen yabancı oyuncu kontenjanı artırılmalı. Başka ülkelerde olan belli. Bir yaş sınırı getirilir. Ayrıca yaşlı oyuncuların kendi milli takımlarında oynama sürelerine göre bir kriter getirilebilir. Hatta kırmızı kart sayısını bile şarta bağlarsınız

'ASLA GERİ DÖNMEM'

-Ekonomik kriz derinleştiği için havlu attığınız söyleniyor?

Bu borç yapısı geldiğimde vardı. Üstelik ayrılmayı hiç düşünmüyordum. Tam tersi büyük projeler üzerinde çalışıyorduk. Ön çalışmasını aktardım, ortalık karıştı. Baktım engelliyorlar. Bıraktım. Ve asla geri dönmeyeceğim. n Altın hisse satışı yapmak istediğiniz için karşı çıkıldığını okudum... Bu da büyük bir yalan. Ne böyle bir şey teklif ettim, ne de düşündüm. İsteseniz de satamazsınız. Bu Işın Çelebi’nin içeride kasıtlı olarak çıkardığı bir spekülasyondan ibaret. Yeni Ticaret Kanunu’na göre şirket sözleşmesinin düzenlenmesi hadisesi vardı ve son derece teknik bir ayrıntı. Üstelik altın hissenin korunması konusunda SPK bizimle aynı görüşteydi ve bakanlık ile çatıştı. Bakanlığı şartın kalması konusunda biz ikna ettik.

-Ağır borç bıraktığınız iddiaları... 

328 milyon dolar borçla başkan oldum. Bunun 3 yıllık 84 milyon dolar faizi vardı. Yani 412 milyon dolar. Ben 338 milyon dolar borç ile devrediyorum. Karşılığında 165 milyon dolar futbolcu değerim var. Geldiğimde bu değer sıfırdı. Galatasaray’ın marka değeri artmış ki onu kimse hesaplamıyor. Sponsorluk gelirlerini bu başarıyla aldım. Başarılı olmasaydık bu gelirleri alamazdım ve durum çok daha kötü olurdu.

'BÜYÜK TAKIMLAR BÜYÜK GEMİ GİBİDİR KÜÇÜKLER DÜMEN SUYUNDA İLERLER!'

-Sayın Aysal, Türkiye’yi Avrupa’da temsil eden takımların naklen yayın havuzundan daha fazla pay alması gerektiğini söylediniz. Ancak, maçlara olan ilginin devam edebilmesi için, statlara heyecan gelmesi için karşılaşmaların belirsizlik ilkesine göre olması gerekmiyor mu? Güçlü birkaç takımın, sürekli zayıf takımları yendiği bir futbol iklimi kimi mutlu eder ki ve endüstriyi nasıl büyütebilir ki? Amerika’da bazı kulüpler fazla para kazanınca rekabeti bozar diye vergi bile konulur... 

Bu senelerdir tartışılan bir konu. Siz konuya oradan bakıyor- sunuz ben bu taraftan bakıyorum. Benim görüşüm farklı. Büyük takımların büyüklükleri arttıkça bir vakum gibi arkasından diğer takımları çekeceğini düşünüyorum. Diğer takımların gelişimini sağlar. Önde güçlü bir gemi gidiyor, arkasından gelen tekneler onun dümen suyunda ilerleyebiliyorlar.

Geçmişte bu vardı. Canlı yayın gelirlerinin yüzde 50’sini 4 takım alırdı. Bu dediğiniz olmadı. O dönem ekonomi küçüktü. Ayrıca spor ekonomisi yine bağımsız değildi. Bugün kontrol öyle bir noktada ki belediye takımları mesela. Şehrin kendi futbol takımı var. İstanbul’un güçlü 3 takımı var. Siz bunların yanına bir de belediye takımı kuruyorsunuz. Şehrini temsil eden takımlar var, yetmiyor aralarına bir takım daha sokuyorsun. Zaten bu takımların ekonomileri bölünmüş durumda. Bari yeni takım kuracağına var olanlara destek ver. Ver ki şehrin marka değeri yükselsin. Bu kaynakların çar çur edilmesidir.

'BEN DE O GİRDABA GİRMİŞ OLABİLİRİM'

-Takımlar bir girdabın içine girmiş durumda. Yarışma öyle bir hale geldi ki kulüpler farkında olmadan bir girdaba girdi. Herkes birbirinden daha fazla daha iyi oyuncu alıp yarışmada diğerine göre güçlü olmaya çalışıyor. Kendi ekonomilerini zorladılar. Bu yöneticilerin heyecanı da olabilir. Yarışma modeli de olabilir. Ama bir yandan da gelişimi engelleyen bir faktör oldu. Siz de bu heyecana kapılmış olabilir misiniz? 

“Kapılmadım” dersem yalan olur. 2011’de geldiğimde 8’inci durumda olan bir takım vardı. Ondan evvelki sene 3’üncü, ondan evvel 5’inci olmuş bir Galatasaray devraldım. Borcumuz da bugünkü borcun aşağı yukarı aynısıydı. Bunun faiz yüküyle karşı karşıya kaldım. Bir de geldiğimde önümüzdeki 3-4 yılın gelirleri de yenmişti. Yalnız 328 milyon dolar borç değil, gelirleri de yenmişti. Ben bu yükü aldığımda tek şansım vardı, buradan çıkmak için başarılı olmak. “Başarı, başarı, başarı’’ demiştim çünkü. Bir kulübün başarıyı yakalamadan ekonomik olarak ayakta kalması mümkün değil.

-Şöyle anlıyorum. Bugün sizin yerinize gelecekler açısından da aynı durum söz konusu, başarı şart. Ama UEFA kriterleri kulübü zorlayacak gibi görünüyor... 

Haklısınız geçen seneden itibaren UEFA kriterleri sertleşmeye başladı. 2011’deki kriterlerle 2014 kriterleri aynı değil. Her gün bir huni gibi aşağıya doğru sıkılaştırılıyor. Amaç Avrupa’da sadece güçlü kulüplerin yarışmaya katılabilmesi. Hedef bu. Bu nedenle ekonomik yönden kulüplerimizi konsolide etmeliyiz. Yapamazsak o zaman endişelerimiz gerçekleşir.

-Şimdi konuyu odak noktamıza çekmek istiyorum. Beni heyecanlandırmayan bir futbol oynanıyor. Ben maça gitmez isem, yayın havuzuna abone olmaz isem sizler nasıl başarılı olacaksınız ki? Ne olacak? 

İyi futbolcular, iyi yöneticiler... Sizi heyecanlandıracak tek şey o.

-Gençlere örnek olacak, heyecanlandıracak birkaç futbolcu sayar mısınız... Ben sayamıyorum, işte Gökhan Töre. Söylenenler doğru ise çocuklar onu mu örnek alacak? 

Haklısınız. Örnekler çok az. Türkiye içindeki yarışmalar maalesef bizi o noktalara götürmüyor. Başarmanın yolunu bulmalıyız ve bulacağımıza eminim.



Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
En çok okunan haberler