Semih Gümüş'e kulak verelim

Semih Gümüş 1956 yılında Ankara'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Yalnızca yayıncılıkla uğraştı, çeşitli yayınevleri ve dergilerde yayın yönetmenliği yaptı. 1995'ten beri "Adam Öykü" Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yürütüyor. İlk kitabı "Roman Kitabı" 1991'de yayımlandı. "Kara Anlatı Yazarı" (1994); "Karşılıksız Yazılar" (1994); "Yazının ve Tarihin Bilinci" (1994); "Başkaldırı ve Roman" (1996 - 1997 Cevdet Kudret Eleştiri Ödülü); "Öykünün Bahçesi" (1999); "Adalet Ağaoğlu'nun Romancılığı" (2000) Gümüş'ün diğer kitaplarıdır.
Yıllardır yazdığı yazılarla kendine özgü bir eleştiri anlayışı kurmaya çalışmış üretken bir edebiyat adamı olan Gümüş, aynı zaman da futbola olan ilgisiyle de tanınmıştır. Semih Gümüş, futbolda kimlik sorunundan spor etiğine, hakemlerin konumundan futbolda şiddete, futbolun altyapısından sevilen futbol yıldızlarına kadar futbola ve futbol gerçeğini inceleyen yazılarını "Futbol ve Biz" adlı kitabında topladı. Gümüş futbolla ilgili yazılarını halen Radikal Futbol'da sürdürmektedir.
Kendisinin 23 Aralık 2003 tarihinde Radikal Futbol dergisindeki yazısını noktasına virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz:
Galatasaray nereye koşuyor?
Galatasaray'ın üst üste yığılan olağandışı başarılarından sonra önce bir duraklama, ardından da gerileme dönemi geleceğini düşünüyordu herkes. Ama bilindiği gibi, bu tür süreçler çöküşe ve parçalanmaya dönüşünce, eşyanın niteliği de yok olmaya başlıyor.
Galatasaray bu kez niteliklerini yitirme tehlikesiyle düpedüz yüz yüze. Bu kötüye gidişin endişe edilmeyecek yanı, her yükselişin sonunda başa gelmesi kaçınılmaz olan düşüştür. Örnekleri epeycedir. Milan'ın, "Bu takımı kim, nasıl yenecek?" sorularına kimsenin bir yanıt bulamadığı yıllardan sonra hâlâ kendini toparlayamadığı; benzersiz bir takım olduğu düşünülen Barcelona'nın yıllarca sürünmekten kurtulamadığı; geçen yıl Real Madrid'e kafa tutan Real Sociedad'ın hemen ertesinde ligin sonuna demir attığı; benim zamanlarımın rüya takımlarından Benfica'nın bizim futbol dilimiz içinde 'rezil olduğu'; Paris SG'nin birtürlü kendine gelemediği düşünülünce, Galatasaray'ın da bir buçuk yıllık düşüşün sonunda geçici bir çöküntüye girip şampiyonluk yarışını erkenden terk etmesi olağan karşılanabilirdi.
Gelin görün ki, bu kez olağan başarısızlıklarla açıklanamayacak sorunlar, Galatasaray'ın değerlerinin silinmesine de yol açıyor. Buna yol açan iki unsurdan birinin Fatih Terim olduğunu yadsımak elbette olanaksız. Fatih Terim, Fatih Terim'e açtığı savaşı ne yazık ki yitirmiş durumda.
Onun gibi bir teknik adam, Juventus maçı dışında, hemen her maçta tel tel dökülen takımın oynadığı futboldan hoşnut olur, kazanılan her maçtan sonra eski günlere dönülmek üzere olduğunu savunursa, inanılır olmaktan çıkmaz mı? Fatih Terim, bir buçuk yıl boyunca kendisini, çevresini ve Galatasaraylıları oyalamış görünüyor. Takımın aşağı düşüşü sırasında yedinci kattan geçerken 'Yedinci kattayız', üçüncü kattan geçerken 'Üçüncü kattayız' demiş, ancak gözleri kapalı dibe vurduğunda soluğunun kesildiğini kabul etmemiştir.
Fatih Terim'in ne deyip ne yapmak istediği de aylardır anlaşılamıyor. Kimi oyuncuları ikide bir kesmekten söz eden, sürekli hayıflanan, kendi yanlışlarındansa hiç söz etmeyen Terim, kulübün resmi internet sitesinde "operasyon" söylentilerini yalanlamaya kalkışırken, güvenilirliğini de sarsmış olmadı mı? Bütün söylenenler yanlışsa, aslında ne yapmak istediğini açıkça anlatamaz mıydı?
Onun radikal bir maceracı olduğu da anlaşılıyor. Uzun erimli tasarılardan vazgeçip günlük başarılar İçin sürekli oynadığı taşlarla sonunda binanın çökmesine neden olmak üzere, ama bundan sanki pişmanlık da duymayacakmış gibi davranıyor. "Ben yaptım, olmadı," diyecek sonunda sanki. "Bu futbolcularla, bu takımla olmazdı." Bunu dedikten sonra da, ister istemez gitmek düşer bir sorumlu yöneticiye.
Bir buçuk yıl boyunca otuza yakın transfer yapıp doğru dürüst bir tekinde bile hedefi bulamamış bir teknik adam, hiç kuşku yok ki başarısız, hem de çok başarısız sayılır. Tümünü de kendi seçtiği, otuza yakın futbolcu! Ucuz etin yahnisinden bu kadar olacaktıysa, nasıl oldu da harcanan o kadar parayla birkaç iyi adam alıp takımı onfar üstüne kurmayı düşünemedi?
Fatih Terim sonunda koskoca Galatasaray'ın sorumlularından biriyse, böylece kulübü onlarca milyon dolar zarara uğratmış da sayılmaz mı? "Futbolda olur böyle şeyler"in sınırları vardır. Sanırım bu örnekte sınırlar aşıldığı için, sorumlu yöneticinin de görevinden ayrılması gerekir. Hangi şirkette göz göre göre on milyonlarca dolar zarara neden olan yönetici görevinin başında kalabilir? Üstelik, başkan seçildiği günden bugüne büyük başarısızlıklara, tutulmayan sözlere, yanlış kararlara imza atan Özhan Canaydın ile Olimpiyat Stadı yanlışının da ortağıdır Fatih Terim. Olimpiyat Stadı'nın ne muhteşem bir stat olduğunu ballandıra ballandıra anlatanların futbolun nasıl bir oyun olduğu konusundaki bilgisizlikleri de açığa çıktı çıkmasına, ama Galatasaray futbol takımı da bu arada ezilmiş oldu.
Galatasaray'ı o ucube içinde küçülten Özhan Canaydın yönetiminin, Beşiktaş'ın, İnönü Stadı'nın ortak kullanılması önerisini nasıl geri çevirdiğini şimdi açıklaması gerekiyor. Yeni Ali Sami Yen'in nasıl ve ne zaman yapılacağını da. Çünkü onun yanıtını da kimse bilmiyor.
Canaydın yönetimi, bu ve buna benzer gizli kapaklı sorunları açıklamaktan sürekli kaçınacaksa, Galatasaray'ın başında kalmakta da ısrarlı olmamalıdır. Görevinizin basındasınız, tamam, ama hangi görevlerin?..
Olimpiyat Stadı'nda kimliği, bileşimi, niteliği bozulan, bütünlüğünü büsbütün yitiren Galatasaray taraftarına sessiz kalıp gözlerini yummak değil, kulübe sahip çıkmak yakışır.
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın

Girona, 11 maç sonra kazandı!

Milan'dan iki dakikada geri dönüş!

Al Hilal, Bruno Fernandes'i istiyor!

Arsenal'de Jorginho, Brezilya yolcusu!

Zaniolo için İtalya'da yorum: "Fiorentina kariyerinin sonu!"

Real Madrid'de Alaba'ya veda kararı!

Joao Felix için sürpriz gelişme!

Flick: "Lewandowski yedek başlayacak"

İtalya'da taraftar gruplarına yönelik soruşturmada 7 gözaltı daha geldi!

Bayer Leverkusen'de Alonso yerine Arbeloa!
