Canaydın: "Çok çalışıyorum, keyif de alıyorum"

Göreve geldiğinden bu yana Florya Metin Oktay Tesisleri’ni mesken tutan Başkan Özhan Canaydın, zamanın yetmemesinden şikayetçi... “6.5 ayda evimde 2 kez yemek yemişim. Laila, Reina oralara gitmem. Ben bulunduğum mevkiyi popülizmle kullanmam. Bir yere gidiyorsam Galatasaray ile ilgili bir iş yemeğidir. Çok çalışıyorum, keyif de alıyorum” diyen Canaydın, “Ben elinde puroyla şov yapan bir adam değilim. Ciddi olmak mecburiyetindesiniz. Minimum 15 milyon taraftarın var. Ben öyle 25 milyon diye atmam. Eğer Türkiye’nin en büyük toplum örgütlerinden birinin lideriysen lider gibi olacaksın. Gösteriş için Galatasaray Başkanlığı’na ihtiyacım yok. Hep geride kalmış flu bir insanım. Galatasaray’da öne çıkıp tanınmaya ihtiyacım yok. Ben unumu elemişim çok şükür. İşim yerinde, aile düzenim yerinde, torunlarım var. Galatasaray’a hizmet edebilmek için çok büyük fedakarlıklar yaptım ben. İki senedir işime bakmıyorum. 2 bin çalışanım var. İşimle, Galatasaray’ı düşünürsem birinden birini yapmamın olanağı yok. Aylık 8 milyon dolar geliyor gidiyor. Bunu yöneteceksin, taraftarı memnun edeceksin, basın ve medyayı memnun edeceksin. Bu kolay iş değil” dedi.

Galatasaray Başkanı, yönetim tecrübesini ve kendi yönetimindeki çalışma disiplinini ise, “40 yıllık birikimim var. 8 senelik de yöneticilik birikimim var. 4 tane başkanla çalışıp, büyük tecrübeden geçtim. Kendi değerlerimi de ekleyip, gayet iyi gidiyorum. Benim hayatımda Galatasaray’dan başka hiçbir şeyim yok. Sabahleyin banyoda bile Galatasaray’ı düşünürüm. Yönetimimiz çok iyi. Herkes full time geliyor görevini yapıyor. Verimli çalışıyoruz. Yönetimde keyif yok, içki yok, eğlence yok. Disiplinli olduğum doğru. Her yiğidin yoğurt yiyişi ayrıdır. Ben böyle gördüm, böyle çalışıyorum. Pek modern değilim kusura bakmayın. Ben şu an Galatasaray Kulübü’nün patronuyum. Başarısızlığı da her zaman tartışırım” sözleriyle özetledi.

Herkesin aklına takılan Lucescu - Terim tercihini ise Canaydın, “25 Mart pazartesi günü seçildikten iki gün sonra, görevi teslim aldım, Florya’ya geldiğimde takımda hiç otorite olmadığını görüyorum. Müthiş bir otorite bozukluğu vardı. Alıyorum bu sinyalleri. Antrenmanlar tekdüze geçiyor, istediğini kimse yapmıyor, ve takım üç puan önde. Olmuş işte. Mutlaka bir şey var. Adam boş bir adam değil. Neyse hocayla konuştum, isteğini sordum. Futbolcuların o ana kadar 9 aydır parası hiç ödenmemişti. Ama hepsini temin etmiştik. Biz ödeme ahlakı olan bir yönetimiz. 6 Mayıs’a kadar bu hesapları ödeyeceğiz dedim. Sizin benden bir isteğiniz var mı dedim. Bazı şeyleri hissediyordu.

Lucescu bana (Başkan, ben sizin seçim öncesi konuşmalarınızdan ne düşündüğünüzü biliyorum. Ne ima ettiğinizi biliyorum.Benim sayın Cansun’la imzalanmış 2 senelik mukavelem var. Fakat ben onunla da konuşmuştum, yeni bir yönetim gelirse bunu yırtmamız lazım. Ben 6 Mayıs günü bu mukaveleyi yırtarım bilesiniz, şeref sözü) dedi. Peki benden ne istiyorsunuz dedim. Kendisine kalan 7 maçta destek vermemi ve futbolcularla konuşmamı istedi. Ertesi gün oyuncuları çağırdım beraber yemek yedik. Hocayı da çağırdım. İstediği desteği orada anında verdik. Diyarbakırspor maçından sonra da oyuncularla toplantı istedim. Olur dedi ama kimseyi toplayamıyordu. Biz yine alttaki teknik adamlara söyledik. Toplandık çocukların biraz onurlarına hitap ettim.

Zaten Lucescu’nun Galatasaray’da kalmak için hiç umudu yoktu. Terim ile birbirimize verilmiş manevi sözler vardı. Fatih Terim’i çok seviyorum. O da beni çok sayıyor, herşey karşılıklı. Ben seçilmiş, o atanmış bir Galatasaraylı. Ben yöneticiyim. Yeri geldiğinde sert olabilirim, taviz vermeyebilirim. Galatasaray’ın menfaati için el ele tutuştuk, çok büyük adımlar atıyoruz. Onunla çalıştığım için müthiş mutluyum. Onun arkasındayım sonuna kadar. Fatih hoca ilk geldiği zaman mukavelesinde imzası olan bendim. 1998’e kadar çok iyi çalıştık onunla. Futbolu Fatih Terim’e bıraktım” diyerek açıkladı.

Benim politik bir yönüm yok. Ben babadan gelme Demokrat Partiliyim. İsmail Cem’i destekleyebilirdim. Ama şimdi ne durumda bilemiyorum. Solun da sağın da birleşmesi lazım. Katiyen siyaseti düşünmüyorum. Eğer yeniden dünyaya gelseydim, daha töleranslı bir babayla Galatasaray Lisesi’nde her sınıfı ikişer seneyle geçmek isterdim. Galatasaray Lisesi’ne müdür olmak, cemiyet başkanı ve en son Galatasaray Başkanı olmak. Arama konferesansında çıkan neticeleri iki senede yerine getirirsem, iki sene sonunda bırakırım. Yoksa bir iki sene daha isterim.

Galatasaray, Fettullah ile niye anılsın. Bazı oyuncularımız onun müritleriymiş falan, filan. Galatasaray Spor Kulübü oyuncuları vardır. Onların içinde hıristiyanı, musevisi, budist ve tabii ki müslümanı da vardır. Vicdan hürriyeti vardır. Laik devletsek, herkes her istediği yerde etrafa propaganda yapmamak kaydıyla ibadetini istediği gibi yapabilir. Bugün Mondragon haç çıkarırken burası müslüman ülke bunu yapma diyebilir miyiz! Revivo’nun gidip hahambaşıdan icazet almasına bir şey söyleyebilir miyiz! Tesbit edilmiş bir tarafı yok. Olsa, o zaman DGM onları da yargılar. Laik Cumhuriyet ferdiyim. Ben bir Atatürk çocuğuyum, laik kelimesinin de ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum.

2004 yılında UEFA kriteri var. Üç büyük kulüp futbolla yaşıyor. Futboldan gelen gelirin bir lirasını bile başka yere aktaramayacağız. Biz UEFA’da bir yere geleceksek, bu kriterlere uymak zorundayız. Ben diyorum ki, şimdiden tedbir alalım. Yoksa yumurta kapıya geldiği zaman tam kilit vurmak zorunda kalırsın. Açık ve net. Özerk yönetim olmasını istiyorum. Galatasaray’da basketbol camiasından 10 kişi seçersin, yetkiyi verirsin. Gelirini bul, sonra şubene harca. Sorumluluk senin, baklava da senin, börek de senin. 24 milyon dolar basketbola, 12 milyon dolar voleybola harcamışız. 1996 ve 2002 arasında bu rakamlar. İkisini topladığın zaman 36 milyon dolar yapar. Bir de bunun faizi var. Galatasaray’ın, bugün kronik rahatsız eden borcu 33 milyon dolardır. Yorumunu siz yapın.”

Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın