
Igor Tudor’un gelişinden sonra Galatasaray’daki en önemli değişiklik, top rakipte iken Eren de dahil 10 oyuncunun kendi yarı alanına kadar gelip savunması. Yani topla kendi kalesi arasında olmak. Tamam, bu güzel ve olması gereken bir anlayış. Hele ki, Galatasaray gibi savunmada bireysel ve kolektif hata yapan bir takım için olmazsa olmaz.
Fakat bu tarzın, faydadan zarara geçişi kolaylaştıran bir tehlikeli tarafı var. Eğer savunmada kalmanın süresini, kendi alanında kabul etmenin dozunu ayarlayamazsan rakibin baskılı oyununa izin verirsin. Bu da savunmanın hata yapma oranını yükseltir. Tabii asıl olması gereken, elindeki ligin en süratli oyuncularıyla hızlı ve çabuk hücumlar yapmak ve maçı koparmak olmalı.

Şampiyonluk yarışındaki şansını neredeyse bitirmiş olan Galatasaray için ligi en iyi yerde bitirmek çok kritik. Çünkü, önümüzdeki günler ve yıllar çok sıkıntılı geçecek. Bu yüzden bazen iyi oynamasan da böyle galibiyetler gerekir. Eren’in ilk golü çok iyiydi. Ama ikinci golü iyi olmanın ötesinde çok değerliydi. Takım arkadaşlarının yerinde olsam Eren’e hediye alırdım ya da primimden verirdim. Çünkü sadece 3 puanı getirmedi, çok lazım olan huzura da kavuşturdu.


Yönetimin tam itimatla göreve getirdiği Tudor ile futbolcular arasındaki güven duygusu sağlam mı? Sneijder nerede? De Jong sakat mı? Galatasaray’ı yıllardır şampiyonluk ve kupalara abone edenler, Hakanlar, Selçuklar gidiyor mu?
Tudor ne istiyor? Galatasaray çarpışan bir takım olamaz. Çarpışanlara karşı oynayan ve yıldızlarıyla fark yaratan bir takımdır bir asırdır Galatasaray. Herkes ona tedbir alır.

Spor yazarlarından Antalyaspor-Galatasaray yorumu!
Rize maçında 1-0 öndeyken 1-1’e, Beşiktaş maçında 0-1’e ve dün de 2-0’dan az kalsın 2-2’ye gidecek maçlarla ilgili yorumum: Tudor öne gitmekten arkayı kapamayı unutuyor. Yani geçtiğimiz yıllarda Fenerbahçe hocası Pereira’ya yaptığımız eleştirinin tam tersini Tudor için yapabiliriz. 3-4-2-1 veya 3-4-2-2 sistemleri, ne yaparsan yap İngilizlerin büyük hocaları ‘taktikler maç kazandırmaz’ der.