Büyük bir vizyona sahip olan Faruk Süren, kıvrak zekası, dünya çapındaki engin görgüsü ve çalışkanlığı ile büyük işler başarabilen bir insan. Ancak hayat anlayışı risk üzerine kurulu. Onun iş yapma tarzı, ya en tepe de, ya da yok olma sınırında. Süren, icraat yaparken hatır gönül dinlemeyen, pratik ve pragmatik. Hayâlleri sınırsız. Başarmak için her yolu deneyip, herkesten yararlanmayı biliyor. Kısa sürede başarılı olsa da, Türkiye gibi kuralların esnek, insanların tutucu olduğu bir ülkede uzun vade de tepki çekiyor. Süren, G.Saray camiasının kendisine haksızlık ettiğini düşünüyor. Başarının her şey olduğuna inandığından kendisini başkanlıktan eden en yakınlarında dahi gözlemlediği (özellikle mekteplilerin) ona göre gereksiz tutuculuğa karşı bir savaş açmış görünüyor. Süren, çok ince bir planla son seçimde Cansun'a karşı Canaydın'ı destekleyerek ve başkan seçtirerek bir anlamda geçmişte kendi yaşadıklarını Canaydın'a yaşatmak ve onu bu yolla cezalandırmak istiyor. Bu arada da G.Saray camiasının değerini daha iyi anlamasını umuyor. Bu amaçla ince bir plan doğrultusunda tek başına açıklamalar, çalışmalar yapıyor. Süren'e göre bugün Canaydın yönetiminin başarısızlığı bir anlamda İnan Kıraç'a ve onun gibi düşünenlere bir ders niteliği taşıyor. Bir kısım G.Saraylı'ya göre Süren, bugün yeniden G.Saray başkanı olmak istemiyor görünse de, aklından Ali Dürüst'ün başkanlığı geçiyor. Dürüst, bugün evet dese, Süren açıkça hemen bu yolda çalışacak. Ama Dürüst maddi olarak bugünkü G.Saray'ın halinden ürküyor.
Bugünlerde kamuoyuna açıkladığı söylemleri ışığında, anladığım kadarıyla Süren, kısa bir süre sonra Ali Dürüst başkanlığında kendisinin ve Cansun'un da yer alacağı yeni bir yönetim modeli ile ortaya çıkabilir. Bu muhtemel senaryoda resmi G.Saray başkanı Ali Dürüst olsa da, aslında kimin gerçek başkan olacağını herkes biliyor. Bu ihtimal hayat bulursa, Süren eskiden kalan hesapları hem de daha rahat bitirebilecek ve bir anlamda bazılarından intikam alacak.
İş, bu ağır yükün altına girmeye Ali Dürüst'ü ikna etmekte. Süren, aklının derinlerindeki bu senaryo için bugünkü G.Saray'dan daha iyi ortam bulamaz, çünkü bir dönem sonra Özhan Canaydın bu kadar başansız olmayabilir.
Canaydın başkanlığında yaptığı hatalarından hiç ders almadı. Verdiği intiba, yeni yönetim listesinde İnan Kıraç, Selahattin Beyazıt gibi ağır topların açık destekleyeceği isimlerin olacağı yönünde. İlk anda akla Murat Beyazıt, Ali Kıraç, Ergun Gürsoy gibi isimler geliyor. Canaydın kendisine dönemindeki hatalarla ilgili yüklenmeyecek bir başkan ve ekibine "Benim kefalet imzamın yanına imzasını atsın, ben kefaletimi çekmeyeceğim sadece riske ortak olsun" başkanlığı bırakırım mesajı veriyor.
Canaydın göreve yeniden talip olursa Ali Dürüst yanında yer almayacak. Refik Arkan, Şükrü Ergun yönetime girecek banko isimler. Orhan Yüzen, Özer Saraçoğlu işleri nedeni ile yeni yönetimde olmayacak. Ama anlattıklarından çıkardığım kadarıyla Canaydın bugüne kadar yaptığı hatalarından ders almak bir yana, yine seçime girer ve seçilirse, 2. döneminde de inatla aynı hataları yapacaktır.
Canaydın'ın kafasında tüm G.Saray kamuoyunun reddettiği Olimpiyat Stadı'nı uzun vadeyle kiralamak ve milyonlarca dolar yatırım yapmak var. Canaydın, saflığından mı, yoksa iş bilmezliğinden mi bilinmez hâlâ 100 milyon dolarlık hayâli kredinin geleceğine inanıyor. Gökyüzünde çakan şimşekten, sahada ayağı kayıp düşen futbolcunun gol kaçırmasından bile geçmiş yönetimleri sorumlu tutuyor.
G.Saraylılar'ın kulübü emanet ettiği başkan Canaydın, bütün gün G.Saray ile alakalı internet sitelerinde adının geçtiği tüm eleştirileri yardımcıları aracılığı ile an be an takip ediyor, muhalefet edenlerle mücadele etmeye zaman, enerji harcıyor. Her fırsatta hatanın sadece geçmiş dönemlerden kaynaklanan mali sorunlar olduğunu söylüyor. Oysa G.Saray'ın sorunları son 2 yılda mali olarak değil, idari ve sportif olarak iyi yöneltilmemekten kaynaklanıyor.
Canaydın'ın transfer ettiği Felipe'yi Faruk Süren kaçırmadı, o kadar etmediği halde Lukunku'yu 3 milyon dolara alıp ıskartaya Mehmet Cansun çıkarmadı. Canaydın'a, "Sami Yen'i bırak Tekirdağ il sınırındaki Olimpiyat Stadı'na git" diyen de olmadı. 100 milyon dolarlık kredi anlaşmasını eski yöneticiler imzalamadı. Bütün hatalı idari tasarruflar bizzat Canaydm tarafından yapıldı. Hatanın kendisinden ve yönetim tarzından kaynaklandığını anlasa, kabullense işi belki çözecek. Ama o hâlâ yurt dışında yaşayan Türkler'den 1 milyon "Gönüldaş Galatasaraylı" projesine bel bağlayıp yılda 20 milyon euro hayali kuruyor.
Canaydın, son İspanya seyahatinde (San Sebastian'da sonradan geldiği restoranda) Fatih Altaylı, Özer Saraçoğlu, Burak Elmas ile birlikte oturduğumuz masayı daha doğrusu Burak Elmas'ı görmezden geliyor. İnsani boyutu ile bakacak olursak, koca başkan, son seçimlerde listesine aldığı eski bir G.Saray yöneticisine, Florya'ya milyon dolarlık tesis kazandırmış genç bir insana bir selamı dahi çok görüyor.
Canaydın, 6 haftalık başkanlığı döneminde şampiyon yaptığını iddia ederken, yani bir anlamda geçmişin iyilerini kendine ait sayarken aynı döneme denk gelen mali yükümlülükleri angarya olarak gören bir anlayış taşıyor.
Canaydın, bundan yıllar önce Ali Tanrıyar döneminden sonra başkan seçilen Alp Yalman'ın ilk başkanlığı dönemi esnasında kendisini Bursa'da ziyaret eden bir grup mektepliye "Alp'in seçimi kazanması bizi yaraladı, şimdi size düşen gelecekte beni yine G.Saray yönetimine taşımak, ben haddimi biliyorum, G.Saray'a başkan olamam, ancak ikinci adam olabilirim. Bu bana G.Saray'ın vefa borcudur" diyordu. Bugün Galatasaray'ın içinde bulunduğu durumu görünce Canaydın'ın en azından bu konuda ne kadar haklı olduğu ortada.