İşte tarihi çöküşün nedenleri

Webaslan.com olarak tarihi çöküşü masaya yatırıyoruz. Çarpıcı dosyanın ilk bölümünü sizlere aktarıyoruz, yazı dizisinin ikinci bölümü 25 Mart Cuma günü burada olacak.

* WEBASLAN.COM ÖZEL
FATİH ŞAMLIOĞLU


Bir hayalin peşinden sürüklendik, umutlandık, gücümüzün tükendiğini hissettiğimiz anda bir kez daha haykırdık; "Biz Galatasarayız" diye... Ne badireler atlatık, yıllarca süren şampiyonluk hasretiyle yandık tutuştuk; kimi gün ağladık o tarihi mabed Ali Sami Yen'de kimi gün tarifi sonsuz heyecan yaşadık el ele, kol kola, sırt sırta...

'Cefaydı' bizim adımız! Büyük aşkımız Metin Oktay'ın "Galatasaraylılık her şeye ve herkese rağmen mücadele demektir" klasiği ile donattık kendimizi, büyüdük, yetiştirildik! Hiçbir zaman utanmadık o sarı-kırmızıdan... Göğsümüzü gere gere anlattık, en ücra köşelerde bile Galatasaray'ı yaşattık, korkmadık! Tüm dünyaya 'Galatasaray' adını ezberletmenin mutluluğu yaşadık! Kimseye nasip olmayanları yaşadık, parayla satın alınmadık, onurumuzu her zaman en derin bir şekilde koruduk! Galatasaray'ı bir din gibi bir mezhep gibi yaşadık.

Ah o yıllar... Türk futbol tarihinin en başarılı dönemine Galatasaray damgası vurulması aslında sadece minik bir tesadüften de ibaret değildi... Haklı gururumuzun bir çok sebebi vardı; şimdi olmayan! Bu ülke topraklarında 'tabela odaklı yaşamayan' biz, Galatasaray ruhuna, benliğine yakışır 'savaş' istedik; her zaman o forma aşkı, arma aşkını ön planda tuttuk!

'Hak' dedik... Bülent Korkmaz'ı istedik, o kolu kırık kırık koca bir 30 çıkaran, Hakan Şükür'ü istedik her golünden sonra o armayı öpen; Arif'i istedik, Tugay'ı istedik, Ergün'ü... Bugün olmayanları istedik biz yıllarca, onun peşinden sürüklendik; mücadelemizi verdik.

1996-2000'li yıllarda yakaladığımız tarihi ivmenin ardından bugünleri görmek... Öldürüyor bizi! Biz alışık değiliz futbolcu dövmeye, ıslıklamaya, statlarda ağlamaya, caddeleri yıkmaya... Galatasaray bizi 'kaos' ortamına alıştırmadı, biz kinle, nefretle büyümedik. Bugün yaşadıklarımız uzun metrajlı kabus gören minik bir çocuğun yansıması aslında...

Peki nasıl bu duruma geldik? Biz nasıl yıllarca adını haykırdığımız, her fırsatta sığınacak bir liman olarak gördüğümüz Adnan Polat'a nefret kusar; sarı-kırmızılı efsanelere isyan eder; ortak paydamız arma için birbirimiz ile çatışır hale geldik. Webaslan.com olarak tarihi çöküşü masaya yatırıyoruz... 

MIRCEA LUCESCU...

1996-2000 yılları arasında Türkiye'de almadık kupa bırakmayan, Avrupa'da tokat gibi vuran sert rüzgarlar estiren Galatasaray'ın "İmparator" Fatih Terim'in takımdan ayrılmasının ardından yaptığı Mircea Lucescu hamlesi ilk etapta ciddi olarak eleştirildi. Kısıtlı imkanlar ve kadro ile elde ettiği başarılar bir kenarı atıldı ve iki yıllık süreç sonunda merhum Özhan Canaydın'ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla 'yeniden yapılanma' süreci darbe yedi ve efsane Terim yeniden göreve getirildi. Canaydın'ın başkanlık döneminde yaptığı en önemli hatalardan biri olan 'Lucescu darbesi' aslında son dönemdeki çöküşün de temelini oluşturdu.


SEN DE BENİM HATALARIMDAN BİRİSİN...
ADNAN ÖZTÜRK'ÜN VERDİĞİ 'OY' MESAJI


27 Mart 2010! Bu tarih Adnan Polat'ın 'güven kaybı' yaşayarak yeniden başkan olduğu tarih... Büyüleyici projeler ile birlikte üç futbol dehası Peter Kenyon, Tomas Kurth ve Estebe Calzada'yı Tevfik Fikret'ten içeri sokarak adeta gövde gösterisi yapan Adnan Öztürk karşısında ciddi bir darbe alan Adnan Polat'ın 2944 oy ile sınırlı kalmasının altında yeten asıl nedenler bugün bir bir gün yüzüne çıkmaya başladı. Öztürk'ün verdiği mesajı alamayan Adnan Polat, yanlışlar sinsilesine ara vermeden devam etti. Camianın tamamı Adnan Sezgin'e 'hayır' kampanyası düzenlerken; Polat'ın Sezgin'e kol kanat germesi ve tüm camiayı karşısına alması Galatasaray'ı içten içe kemirdi.


FLORYA'YI TERK EDEN O RUH! TRANSFER HATALARI...

Galatasaray'ı Galatasaray yapan 'Florya' gerçeğinin unutulması ve aslında bir nevii de Fenerbahçe'nin uzun yıllar boyunca yaptığı transfer hatalarının sarı-kırmızıya uyarlanması çöküşü etkin bir şekilde tetikleyen bir gerçek... Başarılı olduğu her dönemde altyapıya önem veren, savaşan, mücadele eden, arma ruhunu derinden yaşayan futbol ayakları ile yoluna devam eden Galatasaray'ın özellikle son 10 yılda uyguladığı transfer politikası bugünü özetliyor!

Hemen hemen her transfer dönemeninde adı sanı duyulmamış; o sarı-kırmızıyı giymeye hacmi yetmeyecek ve genel itibarıyla problem potansiyeli yüksek futbol figürlerini Florya'dan içeri sokan Galatasaray Yönetimi, takıma beklentilerin üzerinde katkı yapan, potansiyeli olan ya da taraftar bazında heyecan yaratan isimleri ise elde tutmayı aslında daha doğru bir ifade ile 'idare etmeyi' başaramadı.

Fernando Meira'nın satılarak Kewell'ın stoperde dahil oynatılmaya mecbur bırakılması, forvet yokken Nonda'nın 'sakat' gerekçesiyle biletinin kesilmesi ya da taraftarının büyük heyecanı Keita'nın 'hem para hem de ahlaksız' etiki ile Katar'a yollanması, Misimovic'in sorgusuz sualsiz Rusya'ya yollanması Galatasaray'ın transfer politikasındaki açmazların bir özeti gibi... Uygulanan transfer politikasının görünmeyen yüzü ise aslında bir nevii Hagi! Gelen giden onca 10 numaraya rağmen Galatasaray'ın bir Hagi daha bulamaması, önümüzdeki yıllarda Alex'in futbolu bırakmasından sonra Fenerbahçe'nin yaşayacağı trajediyi anlatıyor aslında...

ADNAN SEZGİN SORUNSALI VE HALDUN ÜSTÜNEL KAVGASI

Aslında her şey 2006 Mayıs'ın da başladı! 2006'da Galatasaray'ın elde ettiği mucizevi şampiyonluğu 2.5 ay görev yapmasına karşın sahiplenen Adnan Polat, Faruk Süren'den arta kalan "20.45" sloganı ile elini fazlasıyla güçlendirdi. Polat, döneminin teknik direktörü Eric Gerets'in görevine son veremedi ancak Gerets'i Bülent Tulun hamlesi ile vurdu. Kadim dostu Adnan Sezgin'e sarılan Adnan Polat, belki de Galatasaray tarihinde bir ilke imza atarak profesyonel bir çalışana teknik direktör belirleme yetkisi verdi. Ve belki de Galatasaray'ın bu günlerini tetikleyen olaylar da iplik söküğü gibi akmaya başladı. Önce Skibbe ardından Bülent Korkmaz denemeleri Adnan Sezgin'in sarı-kırmızıya ağır faturası oldu.


TEKNİK DİREKTÖR DEĞİRMENİ...

Galatasaray'da 1996-2000 arasında Fatih Terim döneminde yakalanan başarı şüphesiz sadece ve sadece futbolcu kalitesi ya da jenerasyonla açıklanamaz. Yakalanan kritik başarının anahtarı 'istikrar'... Tarihinin en bol teknik direktör kıyımını son 10 yılda yaşayan Galatasaray'da bu süre zarfında tam 9 teknik adam değişikliği oldu.

Adnan Polat, yöneticiliği dahil 6 ayrı teknik adamla çalışarak rekor kırdı. 2000-2002'de Lucescu, 2002-2004'te Fatih Terim, 2004-2005'te Hagi, 2005-2007'de Gerets, 2007-2008'de Feldkamp - Cevat Güler, 2008-2009'da Skibbe - Bülent Kormaz, 2009-2010 Frank Rijkaard - Hagi yönetiminde tam anlamıyla idari bir buhran geçiren Galatasaray istisnai durumlar haricinde teknik adam konusunda beklenen patlamayı bir türlü yapamadı. Teknik adam konusundaki çeşitlilik kimliği olmayan bir takım yaratmasının yanı sıra hem kaos ortamını tetikledi hem de transfer harcamalarını tavan yaptırdı.

MEDYADA GÜÇSÜZLÜK


Çöküş ile birlikte hızlanan medyada taraf değişikliği olgusu arka planda Galatasaray'ın genel yapısındaki bozuklukları da tetikledi. Arda'nın özel hayatı, Barış'ın davranış bozukluklar, Kewell'ın kaçış süreci ya da transfer hataları medyada geniş bir şekilde işlendi ve bu da takım üzerinde direkt olarak negatif bir hava yarattı.

Güçlüyseniz, tartışılırsınız; güçsüzseniz her zaman ameliyet masasındasınızdır! Barcelona'nın Shaktar Donetsk'ten 25 milyon avro karşılığında transfer ettiği Dimitro Chygrynskiy'nin 6 ay sonra 15 milyon avroya yeniden Shaktar Donetsk'e satılması ve bu olayın medyada yansıma ölçüsü anlatmak istediklerimizin çıkış noktasıdır aslında...

YAZI DİZİSİNİN DEVAMI 25 MART CUMA...

Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları