"Elimizdekinin kıymeti"
Bursa maçına başlayan 11 Rijkaard'ın sezon başından beri istediği 11'di.  
Webaslan.com
"Elimizdekinin kıymeti"
Bursa maçına başlayan 11 Rijkaard'ın sezon başından beri istediği 11'di..Kalede güvendiği ve oldukça uzun süre gözlemledikten sonra olurunu verdiği bir kaleci; kanatlarda ileri geri çalışan bekler, defansta top yapan ve fizik gücü yüksek iki stoper, orta sahanın ortasında defansif oyunu belirli bir seviyenin üzerinde olan ve ileri çıktığında her iki ayağı ile sert ve isabetli sutlar çekebilen bir ön libero, top dağıtan ve ön libero kadar olmasa da arada bir defan yapan bir sağ haf, geçtiğimiz sene kendini yetiştiren camiaya kaptan olan ve her yanından yetenek fışkırıp 27 yıl sonra bu kulübe başkan olmak istediğini söyleyen bir bayrak adam, top taşıyan, dripling yapan, adam eksilten, kafa vuran bir santrafor, her iki kanatta akıp giden; kendine has çalım yetenekleri olan ve sadece çizgide değil içeri girerekte rakip alanda tehlike yaratan hızlı iki kanat hücumcusu...

Kağıt üstünde ne kadar iyi bir kadro değil mi? 

Ama maçı sahada değil kafamızda oynamayaı beceremediğimizden dolayı bir galibiyet daha eksildik puan tablosunda..Rakip Fenerbahçe'nin ASY'deki maçtan 2 saat önce son çeyrekte 3 puanı bu sene tam 20. kez 1-0 ile bulmasının bizim ve diğer rakip Bursapor'un üzerinde yarattığı etki yüzünden kazanamadık bu sefer..

4 hafta önce ASY'de oynanan maçta puan alamayarak o günden sonra oynayacağımız maçları da bir şekilde o maçta oynamıştık..Tamam biz golü yemiştik; o madalyonun bir yüzü..Diğer yüzü son dakika da verilmeyen penaltı..O ise madalyonun geri kalan yüzü..

Yazılı ve görsel basında okuduklarımdan ve izlediklerimden  bu olaya madalyonun her iki tarafından bakıldığını anlasam bu ikinci tarafın üzerine bu kadar gitmeyeceğim..Fakat artan bir şiddetle ve aymazlığa varan bir şekilde açık seçik ve sistematik şekilde yapılan bu ayrımcılık bize çok ama çok pahalıya maloldu bu sene..Maç sadece berabere gidiyor diye +7 dakika uzatıldı rakibin maçı ve tesadüfe bakın ki; +3'de yediği gollere +6'larda cevap verebilirken aldıkları bir puanlar onları potada tutuverdi ve her zaman olduğu gibi lig sonlarındaki “aklama operasyonu” ile temize çıktıklarını zannediyorlar..

Ama olay sadece bunla sınırlı  değil..


Çuvaldızın kendimizle ilgilii kısmına dönelim; bu noktada kendimize bakıp neyi eksik ve hatta neyi fazla yaptığımızı iyice idrak etmemiz gerek..Şampiyon olduğumuz son senelere bakın..2008; son 6 haftada kendi kendimize çıkardığımız yabancısız; 11 Mehmetçik masalı ile sözüm ona antrenörsüz gelen (ki bu yakıştırma Cevat Hoca'ya karşı yapılan büyük bir terbiyesizlikti) şampiyonluk..2006'da sezon başında beşer dakikalık protestolarla gelen ve rakibin elle kolla oynayıp şampiyon olmamayı haftalar öncesinde garantilediği sezon..2002'de Okan-H.Şükür-Hagi-Taffarel-Jardel gibi önemli oyuncuları kaybettikten sonra Fleurquin, Niculescu, Victoria'lı kadroyla gelen anlamlı şampiyonluk..

Hepsinde bir yoktan varoluş  yok mu sevgili okurlar? 

Hepsindeki kadroda birer birer baktığınnızda onbir oluşturmakta zorlandığınız ama “takım” olabilmiş oyuncular topluluğu dikkatinizi çekmiyor mu? 

Ve hepsinde o sezon kendini çok ama çok geliştirip o sezona damga vuran bir oyuncu yok mu? 

2002'de Capone'nin arka direkt bindirmeleri; Arif'in gol kralı oluşu, 2006'da Hakan-Ümit-Necati üçlüsünün her maç ortalama 2 gol atması, Hasan'ın tek başına orta sahada takımı sırtlaması, 2008'de defansta Song-Servet uyumu, H.Balta-Volkan gibi takımın yenilerinin 40 yıllık Cimbom'lu performans göstermeleri..

İçinde bulunduğumuz sezona baktığımızda ne böyle parlayan oyuncu nüvesi görebildik; ne de ekstra performans..Takımın kadro yapısı kabuk değiştirmiş iken belki de fazla sayıda yapılan eklemeler ve bazı bölgelerde (bilhassa stoper) yaşadığımız yığılma istediğimiz sonuçları alamamıızn başlıca sebebi oldu..

Şimdi yapılması gereken Lucescu'nun bu takımı 2. senesinde şampiyon yaptığını hatırlayıp Rijkaard'a karşı güven tazelemek ve oyuncularımız üzerinde karar verirken sadece önümüzdeki sezonu değil; 2015'e kadar ki yapılanmayı göz önünde bulundurup adımlar atmaktır..

Geçen sene Kadıköy'de UEFA'yı alma şansına hiç yaklaşamadan bu sevdadan olan Cimbom; 2015'den sonra kendi evinde oynanacak bir Şampiyonlar Ligi finali rüyası görmeye başlamalıdır tekrardan..Başkan Adnan Polat “20:45'de şampiyonuz” sloganını; “21:45'de başlayan maçların galibiyiz” diye değiştirmelidir..

Bunun için yapılması  gereken şimdi burada ismini zikretmeyip daha sonraki yazılarımda değineceğim “yetenekli ve istekli” oyuncu kadrosunun önemli bir kısmını elimizde tutmaktır..

Ulusal Milli Takımımız Dünya Kupası'nda mücadele etmiyorken; 6 oyuncumuzun Dünya Kupası'nda oynayacak olması elimizde olan ve rakiplerimize göre üstün olduğumuz bir noktadır..Hedef 2012'deki Avrupa Şampiyonası'nda oynamasını ümit ettiğimiz Türk Milli Takımının ilk onbirindeki 6-7 oyuncusunu bünyemizde tutarak/katarak önümüzdeki yıllara bakmak olmalıdır..

Bunu yaparken “parçalı  formayı” bir seneliğine de olsa rafa kaldırıp, özlemenin ve özlerken de O'nu üzerine giyerken ne giydiğinin farkına varmalıdır bu camia..

Anlı şanlı tarihimizi biraz olsun bilenler beraber oynadıkları uzun yıllar boyunca “kaptan” Metin Oktay'ın değil takım arkadaşı Suat Mamat'ın pozisyon gereği bile canını incitmediğini gayet iyi bilirler..Bunu iyi bilmeyip, bilemeyenlere hatırlatmamakta ısrar edenlere bunu hatırlatmayı borç bilen bir Galatasaraylı olarak  saygı ve sevgilerimi sunarım,

Ant İPEK



Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
En çok okunan haberler