Yel kayadan ancak toz alır

Yeni stadı ve yönetimiyle Galatasaray bir bütün olarak yine tarih yazıyordu. O tarihi başarının tepesinde yine aynı isim; Fatih Terim

EVREN GÖZ YAZIYOR...
evrengoz@yirmidort.tv


Fatih Terim denince aklınıza ilk ne gelir?

Uefa Kupası, Euro 96, Euro 2008, Olaylı İsviçre maçı, Milano, Fiorentina günleri, Hırvatistan zaferi, Kadıköy'de kaldırdığı şampiyonluk kupası mı yoksa?

Fatih Terim denince aklınıza gelenleri oturup bir düşünün. Gözünüzün önüne getirin Terim'in hafızanızdaki yerini ve zihninizde canlanan kareleri izleyin.

Galatasaraylıysanız ve bu yoldan da şaşmadıysanız genelde güzel hatıralardır Terim denince aklınıza gelenler…Ancak tercihinizi Fenerbahçe'den yapmışsanız, pek de mutlu etmez sizi Fatih Terim ismi. O ismi duyunca aklınıza 6-0 gelir de, zorlasanız başka bir şey çıkmaz. Çünkü Terim'in Galatasaray ile yan yana anıldığı her yerde zafer vardır. 6-0'ın sahada ter döken isimlerinden biriyle geçtiğimiz günlerde yaptığımız bir sohbette bana şu cümleleri kullandı…"Pozisyonumuz yok gol atıyoruz, pozisyonumuz yok gol atıyoruz. Sahada biz de anlamadık ne olduğunu, inanılmazdı…Arif'in ikinci yarı başındaki pozisyonu gol olsa Galatasaray sahadan 5-2 galip ayrılabilirdi o kadar baskı kurdular üzerimizde. " Bunu söyleyen F.Bahçe ve Milli Takım'da kaptanlık yapmış eski bir futbolcuydu.

Fatih Terim kimdir, Galatasaray için ne ifade eder düşündünüz mü hiç?

Futbolculuk yaşamında göremediği şampiyonluğun acısını yalnızca Türkiye'de değil Avrupa'nın zirvesinde yaşayan, 90'lara damga vuran futbol devriminin baş kahramanı, Galatasaraylıyım diyen kim varsa gururla dolaşmasına vesile olmuş en önemli isimlerden biridir. Yalnızca şampiyonluk kupaları ya da galibiyetler değil, felsefesidir onun ayrı bir yere konulmasını sağlayan.

Peki nedir bu felsefe?

Abdülkerim Durmaz'ın Wembley Stadı'na ilk ayak basan Türk oyuncu olmak için takım otobüsü henüz durmadan atlayıp stada doğru koşmasını nasıl da güzel anlatmıştı hocaların hocası Coşkun Özarı. 5'lik, 8'lik olduğumuz dönemler, milli futbolcuların kamplarda markayla çay içtikleri, federasyonun henüz özerkleşmediği, tesis ve malzeme sıkıntısının ülke ekonomisindeki aksaklıklarla doğru orantılı olduğu yllar…Terim felsefesinin oluşmaya başladığı yıllar…Wembley'e ayak basmanın, aya ulaşmak gibi bir fantezi olduğu yıllar…

Terim'in hücum felsefesi ve oyuna hükmetme isteğinin aslında yalnızca futbol ile alakası yok. Bu bir isyandı. Kontrolü elde tutma isteğiydi. Çünkü o dönem Türkiye'de kontrolün elde tutulması pek istenmiyordu. Hocanın kendi de söyler, futbolculuk zamanından beri Avrupa takımlarına karşı sürekli defans yaptıklarını ve her seferinde sahadan boynu bükük ayrıldıklarını…Terim felsefesi o dönem oluşmaya başladı. Oyun, rakip kaleye en yakın yerde oynanırsa, orada defans yapılmaya başlanırsa ve topa göre pozisyon alma öğrenilirse Avrupalı dize getirilirdi. Aynı Terim, 2000 yılında Leeds United maçında İngiliz çimlerinden yaka paça çekip alacaktı kırmızı kart gören genç bir çocuğu…Çimlere basmak marifet değil, orada kalmaktı marifet.

Terim'in düşünceleri birer birer hayata geçti. Büyük bir araştırmayla Antalya'da 3.kalecilik yapan, tribünde oturan Rüştü geldi, Alpay geldi, Hakan Şükür geldi, Zeytinburnu çocuğu Arnavut Arif geldi, Abdullah Ercan 10 numaraydı, sol bek olarak geldi, Tolunay geldi, büyük yetenek Sergen geldi, Ergün geldi tüm kemikliğiyle, ismini sayamadığımız birçok isim geldi ve önce 1993'te Akdeniz Oyunları şampiyonluğuna uzanan kadroya doğru gidildi. 21 yaş altı takımının bu başarısı, 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası'na 1994 Dünya Kupası'nda yarı final gören ve 1.torbadan elemelere katılan İsveç'i geride bırakıp 5. Torbadan katılmasını sağlayacaktı. O elemelerde 4.torbadan hiçbir takım turnuvaya katılamamıştı.

Terim felsefesi 90'ların ortalarından itibaren A takım düzeyinde olmaz denilenleri başarmaya başladı. 1996'da İngiltere'de başarısız olundu, hatta sıfır çekildi. Ama bu daha başlangıçtı. Galatasaray'ın başına geçen Terim, henüz ilk aylarda Ali Sami Yen'de Fenerbahçe'ye 4-0 mağlup olduğunda yönetim arkasında durdu. Devam denildi. Bir sonraki hafta İnönü Stadı'nda oynanan Zeytinburnuspor maçında 35 bin taraftarın olması, sonraları yakalanacak başarının işaretiydi.

Kademeli olarak güçlenen kadro, Türk oyuncuların futbollarını her geçen gün yukarı taşıyan Terim ve doğru kaliteli yabancılarla Uefa Kupası'na kadar gitti. Bunu o dönem Türkiye'de çok az kişi hayal edebiliyordu. Hatta yönetim o kadar hazırlıksız yakalandı ki, bu başarı paraya bile çevrilemedi.

Terim, ancak filmlerde görülebilecek bir kariyere devam ediyordu. Önce Fiorentina, ardından Milan…Bunu dönemin İtalya-Türkiye ilişkilerine,ekonomik çıkarlara bağlayanlar da oldu. Bugünlerde yaşadığımız gibi, o dönemde de yel sadece kayadan toz alma derdindeydi. 2000'ler de Terim için hareketli geçti.  Milan'a fazla gelen Adanalı duruşundan taviz vermemesi, Maldini ile kampta yaşanan bir bardak şarap hikayesi ile de anımsanır. Yemekte Maldini'nin şarap içtiğini gören Terim, oyuncuya haber göndererek buna son vermesini ister. Cevap olarak aynı aracının getirdiği bir şişe şarap ve afiyet olsun ifadesi Milan'daki dengeleri anlatmak için yeterli bir örnektir. O dönem İnzaghi'nin de aralarında olduğu birçok ismin Terim'e karşı çıktığı bilinmekteydi.

Ardından Galatasaray günleri ve başarısızlıkla sonuçlanan dönem… Terim'in belki de en büyük hatası olmuştu 2.Galatasaray dönemi…Olimpiyat Stadı'nda çekilen çile, yaşlanan kadroyu bir türlü yenileyememek ve başarısızlık…Sonra da milli takım ile yeni bir dönem ve yine tarih yazan, büyük turnuvaların tarihinde görülmüş en büyük geri dönüşlere imza atan takımın mimarı da Terim'di…Büyük usta Abdullah Gegic'in de bu başarıdaki payı yadsınamaz…Çok sıkı bir antrenman programı, harika sezon geçiren Galatasaray ve Fenerbahçeli oyuncu grubuna eklenen lejyonerle müthiş bir başarı yakalandı. 1996'nın acısı da böylece çıkmış oldu. Sıra Galatasaray'daki 2.dönemi temizlemeye gelmişti. O dönem Avrupa'nın kapısından döndü hoca. Çok istediler, gitmedi…Burada yapacakları vardı ve geldi; aslan yoluna…

Yerdeki takımı  aldı, yepyeni bir takıma dönüştürdü. Yeni stadı ve yönetimiyle Galatasaray bir bütün olarak yine tarih yazıyordu. O tarihi başarının tepesinde yine aynı isim; Fatih Terim. Üstelik Kadıköy'de kaldırılan o kupa, hem 6-0'dan, hem de yıllar süren Kadıköy fobisinden kurtulmayı sağladı Galatasaraylılar için.

Böylece 2.hedefe de ulaşıldı.

Terim'in hedefinde 2 şey var artık. Biri Şampiyonlar Ligi kupası, diğeri de yeniden İtalya'ya dönüp orada şampiyon olmaktır. Terim, bunu yapacak kapasiteye ve arzuya sahip. Birincisi Galatasaray ile mi olur bilinmez, ama ikincisinin Milan ile olmayacağı kesin.

Terim'in Türk futboluna verdiği hizmetler, yetiştirdiği futbolcular, ülkeye kazandırdığı milli bayramların altındaki imzası düşünüldüğünde onu aslan yolundan çevirmek için bugünlerde saldırılar başladı yine. Çünkü iyi bir göz, Galatasaray'ın ne kadar tehlikeli hale geldiğini görebilir. Taraftar sayısı, stadının verdiği maddi-manevi güç, başındaki Terim imzası, kurduğu iddialı kadro ile Galatasaray şu an diğer takımlarla arasındaki makası açmaya başlayacak. Etraftaki telaş bu yüzden…

Fatih Terim denince aklınıza geçen sezon TT Arena'da oynanan Beşiktaş maçı öncesi Braveheart filmindeki soundtrack eşliğinde yapılan koreografi geldi mi? Carvalhal'in dev Terim koreografisine bakıp gülümsemesini hatırladınız mı?

Terim'i algılamak isteyenler o günü gözünün önüne bir kez daha getirsin.

Şimdi,

"Yine söylüyorum, kazanacaksınız.

Kazanmak için uğraşacaksınız.

Ama netice ne olursa olsun,

Siz benim gönlümde hep kazandınız,

Hep şampiyonsunuz,

Ve öyle de kalacaksınız;

Allah yardımcınız olsun!"

Diyerek Türkiye'ye futbolda ilk Avrupa Şampiyonluğunu getiren, bu oyuna böyle derin bir iz bırakmış bir adama sözüm ona çamur atmak, hiçbir vicdana sığmaz. Aynı Terim'in, kendisini Galatasaray'a transfer eden Metin Oktay gibi Fenerbahçe'yi kibarca reddetmesi de ayrı bir yazı konusudur…
Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları