Türk futbolunda bir ilke imza atıldı

Webaslan.com yazarlarından Ant İpek, geçtiğimiz hafta Türk futbolunda ilklerin yaşandığına dikkat çekerken; Galatasaray-Trabzonspor maçını da değerlendirdi.

Maçı izledikten sonra maçtan hemen sonra değil bugünkü basın-yayın organlarını okuduktan sonra yazımı yazmaya karar verdim....

Bunun iki sebebi vardı, maçta çileden çıkartılmış  bir Galatasaraylı olarak pozisyonları tekrar izleme isteği ve bugün medyada maçın hakemleri hakkında çıkacak olan yorumları okuma isteği...

Aradan 24 saate yakın süre geçmiş olmasına rağmen aynı sinir aynı çileden çıkmış ve bizim üzerimizden oynanmaya çalışan tüm oyunları birer birer anlatma isteğindeyim....

Bu hafta sonu Türk futbolunda çoğu ilke imza atıldı....

İlk kez Perşembe'den Perşembe'ye verilen cezalar sırf birilerinin Fenerbahçe'si evinde Çarşamba günü oynayacağı kupa maçından cezasını doldursun diye Salı açıklandı....

Pazar günü oyuncumuz Engin rakibe değmediği pozisyonda kendisine faul çalındı ve hakemin gözü önünde “oynayın" düdüğü çalınmadan topla oynandı ve pozisyon kalemizde golle sonuçlandı...

Futboldaki tüm değerleri hemen her gün daha da geriye giden yalnız ve güzel ülkemde bilmem kaçbin kadın yanlarında tüyü bitmemiş çocuklarla hiç utanmadan kaşlarına başlarına yarabandı yapıştırdılar... Neymiş Fatih Terim'i protesto edeceklermiş akılları sıra.... Kalkıp “bizle zorla beraber kaldıkalrı maçla ilgili özür dileyeceklerine sanitabant şov'a yöneliyorlar... Kaşınıza gelene kadar yıllar önce müstesna teknik direktörlerinizden Otto Bariç'e sırtında kışlık kaban varken gelen çakıl taşı sonucunda yere atmasından esinlenin ve sırtınıza yapıştırın o bandı... Veyahutta müstesna kaleciniz Volkan'ın düne kadar TT Arena'da 3 yemeden önce topu planjonladığı yerleri de uygun olabilir o bantlar için...

Bir de yazmışlar oraya döviz ile “Halkın takımı direniyor" diye... Siz bunca eyyama, bunca iddiaya ve sahaya yansıyan haksızlıklara hala bu kadar yalan/dolan içinde nasıl olabiliyorsunuz bilemiyorum.... Ne olur bizi kendi pisliklerinizin içine daha çok çekmeye çalışmayın.... Halkçı olmak istiyorsanız halkın ortak çıkarlarına karşın kendi lehinize yontulmuş bir takım çıkar hesaplaşmalarına bulaşmamış olmanız lazım... Diyelim ki camianızdan birileri bulaşmış... O zaman camianıza sahip çıkmak adına yanlışı desteklemeyin ve o yanlışın içimde kendinizi boğmayın....

Suçunuzu kabullenin, kaş yaparken göz çıkarmayın ve kaçınızdaki bantları çıkarın...

Gerçekleri görün, göremiyosanız en azındann görmek için gayret edin.... Cezanızı çekin, aklanın....

Bizim ezeli rakibimiz olmaya yeniden hak kazanın ondan sonra merak etmeyin size uzanan dost eli oluverir bizim elimiz...

Ama haksızken mağduru oynama, her birşeyde suçu bizim üzerimize yıkma sevdasından artık vazgeçin!

Gelelim tekrar bizim maça.... Gelelim de bu söylendiği kadar kolay değil... Maçın hakemleri maçın canına öyle bir okudular ki maç yazısından çok hakem eleştirisi haline gelecek doğal olarak bu yazı...

Giray'ın sahada Emre Toraman'dan, Hürriyet'ten farkı yoktu... Daha ilk 10 dakika içerisinde bize her faul yapışında hiç birşey yapmamış gibi elini kolunu iki yana açıp kaş göz hareketleri ile mağduru oynadı maç boyunca... Baros'u son adam olarak yere indirdi, kimseden tık yok... Ne yorumculardan ne de basından....

Ya sevgili Hakan Şükür “objektif kalmak gönül verdiği renkleri haklı olsa da savunmamak" demek değildir ki... Giray resmen indiriverdi Baros'u... Neden bunu ele almıyorsunuz yayınlarınızda....

Engin neden sarı gördü anlaşılamadı... Yıllar önce Serhat düşmesin diye kendisini oyundan atan Hasan Şaş'ın Ali Aydın'a gösterdiği tepkiye benzer tepkiler geldi Engin'den... Tepki demişken hakemin % 100 hatalı olduğu pozisyonda top düdük çalmadan oynandığı anda Engin'in hala dövünmesine diyecek birşey bulamıyorum.... Hakemin ne yaptığı belli, sen Galatasaray'ın topçususun... Dönsene oyuna be ahh Engin....

Aynı zamanda Emre'nin bu maç sahada 71 dakika nasıl kaldığını da anlamak mümkün değildi... Gezindi durdu maç boyunca... Kullandığımız kornerlerde de rakip ceza alanı önünde tutmakta başka bir sorun teşkil ediyor adımıza zira dönen yüksek topları alamadığı için rakip çok daha hızlı kontraya kalkabiliyor... Boyu kısa olabilir ama defansta uzun ve havadan atılacak toplara Emre'yi bekçi dikmenin hiç anlamı yok... Hoca bunu düzeltmeli...

Hoca demişken Batdal konusuna değinmeden geçemeyeceğim... Kapalı'da 19 numaralı formalı oyuncumuzun oyuna gireceğini görünce bir anda aklım Kewell'a gitti... "Saçmalama" dedim kendi kendime... Bir anda o formanın zorla Kewell'dan alındığı ve Cana'ya verildiği ama Cana'nın da çoktan Mapeza-Iorfa arası bir yerde GS tarihindeki yerini aldığını hatırlayınca Yiğit'in de 21 numarayı giydiğini anımsadım ve 19 numaralı forma için kalan f şıkkı –diğer- olarak Mehmet'i idrak ediverdim.... Ah be hocam... Madem şapkadan bir tavşan değil 2 aslan çıkarmayı planlıyordun neden bu 23 yaş ortalamasına(!) sahip gençlerimizi hafta arası oynatmadın hiç? Sadece Batdal değil Yiğit içinde geçerli bu söylediklerim.... Oynatma demiyoruz ama madem oynatacaktın neden bir anda sahaya sürdün.... Sercan'dan ümidi kesti isen neden hafta arası Sercan'ı kurtarıcı diye oyuna sürdün de bu maçta başka topçunu oynatıverdin?

Zaten kupa maçında da full kadro gençler yeni transferler oynamalı... Kupanın bir anlamı da ligde o anda yer aldığın önündeki arkandaki maçlara bakarak biraz da oynamayanlara bu fırsatı vermek... Aydın son zamanlarda birazda olsa form tutmuş idi... Bari O'na daha çok fırsat tanısaydın....

Son nokta Semih ile ilgili... Yeni sezonda nasıl Semih kadroda tutulmak zorunda ise kesin bir şekilde 30 yaş altı kendi milli takımının altında da oynayan 1.85 ve üzeri bir yabancı stoper almak zorundayız... Favorim bonservisi Wolsburg'da olan ve bu sene kiralık olarak gittiği Roma'da sadece 12 maça çıkan ve bugün 23. yaş gününü kutlayan Danimarkalı stoper Kjaer.... Sabri'nin bu sayede bizdeki misyonunu doldurmak üzere olduğu düşünüldüğünde Eboue-Ufjalusi-Kjaer-Semih-Hakan 5'lisi sezon boyunca defanstaki 4 pozisyon için gerekli olan bir yapıyı oluştıracaklardır... Hakan sahada iken önünde oynayabilip o olmadığında solbekte oynayabilecek (Riera veya Culıo'dan değil Newcastle United'li Taıwo'dan bahsediyorum) bir ortanın soluna da zaten 2007'de Ergün bizden ayrıldığından beri ihtiyaç duyduğumuzu sanırım belirtmeme gerek bile yok sevgili okurlar...

Dünkü maçta rakibin utanması gereken diğer bir nokta kazandığımız penaltıda skorbord 80:05'i gösterirken gol olup santra vuruşu ile Trabzonspor'un tekrar oyuna başlaması 82:30... Koskoca Trabzon 2 dakika 25 saniyede penaltıdan santraya gelebiliyor... İşte Türk futbolunun geldiği nokta, işte size marka değeri sevgili okurlar...

Eserin bu hale gelmesinde faydası olan herkese derin teşekkürlerimi sunar sezonda 2-3 kere oynayacacığımız Anadolu takımlarından oyuncu almamızın veya geri çağırmamızın Galatasaray örf ve adetleri ile taban tabana zıt olduğunu ve bize hiç yakışmadığını önemle belirtirim...

Bizim doğrumuz 99 numaralı forması ile kıralık olarak Ali Sami Yen'e Manisa forması ile gelip asist yaptıktan sonra sevinmeyen ve takımına ertesi sene güle oynaya gelip 3 sene sonra kaptanlığa terfi etmekten geçer....Hasnun'ların Metın'lerin ahvadı olmak bunu gerektirir....

Necati-Yiğit-Culio'a diyecek birseyim elbette yok ama bu oyuncuların bize (tekrar) gelişlerini bize yakışır bir şekilde yapabilmek zorundayız...

Saygı ve sevgilerimle...

Ant İpek
Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları