Hoca dün yol boyunca çok rahatlamış gibi gözüktü. Terim, uzun zamandan beri gazetecilerle ilk kez bu kadar hoş sohbet ederken, tavırları, yoğun ateş altında kalan bir askerin, cepheden eve dönmesine benziyordu. Ancak yönetimin aklına bir soru takılı kaldı. Acaba Terim yaşananları, böyle basit vedayla mı geçiştirecek, yoksa hesaplaşmaya mı gidecekti?
Konyaspor ile oynanan garip maç sonrası, Canaydın, eski bir yöneticiyle ilginç bir sohbete girmişti. Başkan "Herşeyi yaptım, olmadı. Daha ne yapayım ? Bu takımın başına, UEFA Kupası'nı kazanan bir teknik direktörü getirdim. Yine olmuyor" diye dert yanıyordu. Zaten Canaydın'ın, iki yıl önceki kayıtsız şartsız destek demeçleri, son birkaç haftada dozunu düşürmüştü. Hatta, Mali Kongre'de Terim'e yapılan suçlamalara Başkan, ne kürsüden ne de kulislerde yanıt verme ihtiyacı hissediyordu. Terim'in bizimle sözleşmesi var. O bizim hocamız" sözü ise yeterli değildi. Hele hoca için hiç. Ayrıca kürsüde yaptığı konuşmada kulübün borçlarını hatalı transferlere bağlaması Terim'in kesin kararını vermesindeki en büyük etkendi.
Aslında hoca istifa kararını, Villarreal ile oynanan ilk maç öncesi aldı ve Başkan'a bildirdi. Terim'in istifasının, Villarreal ve Fenerbahçe maçlarından sonra geçerli olmasını istediği, ancak Canaydın'ın karşı çıkıp, mektubu cebine koyduğu da, dilden dile dolaşan senaryolar arasında yer alıyor. İstanbul'dan, İspanya'ya gitmeden önce havalimanında Terim'e çok yakın bir kongre üyesi "Hocayı ikna etmeye çalışıyoruz. Ama o kararını verdi" diyordu. Aslında bu sözler de, mektubun doğruluğunu kanıtlıyordu. Daha da ötesi, İspanya'daki açıklamanın doğaçlama değil, önceden planlanmış olduğunun da belgesiydi.
Mali Kongre'de camianın, Terim'e bakış açısının ortaya çıkması da, bir yerde iplerin kopmasına neden oldu. Zira hoca bile bu kadar tepkiyi beklemiyordu. Hatta tepkilerin, kendisini destekleyenler tarafından susturulacağını tahmin ediyordu. Ama bu tahmin de tutmadı.
Böylece, Kopenhag'ta zirveye çıkan Galatasaray'ın, içine girdiği girdabın sonu da gelmişti. Ama sorunlar daha bitmedi. Acaba Fatih Terim'in gidişiyle sorunlar çözülecek mi ? Bizce hayır. Çünkü tek suçlu Terim değil. Canaydın yönetimi de unutulmamalı. Nasıl geçmişteki büyük başarılar sadece Terim'e ait değilse, başarısızlıklarda sadece Terim'in ismi ön plana çıkmamalı. Camia tepkilerine karşın, henüz kredisinin tam anlamıyla tükenmediği taraftar kitlesi, Canaydın'ı da boş bardağın yanına koyuyor.
Kısacası Başkan, bu işin içinden "Bir hata yaptım. O hatayı Terim sona erdirdi" diyerek çıkamaz. Canaydın, kararları, yönetim tarzı, politikası, insanları yalnızlığa iten sessiz baskısı ile yangını körükleyenlerden biri oldu. Terim'in son hamlesi kongrenin bile aklını karıştırmaya yetecek.
Galatasaray’da görev yaptığı ilk dönemde, 1996-2000 sezonları arasında takımına 4 Şampiyonluk, 2 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası ve 3 TSYD Kupası kazandıran Fatih Terim, UEFA Kupası’nı da Türkiye’ye getirerek, tarihi bir başarı elde etmişti. Ancak Aslan’ın hocası, Sarı - Kırmızılı kulüpteki ikinci görev döneminde başarısızlıkların altına imza attı. İki sezonda da Şampiyonlar Ligi ilk tur grup maçlarında elenen ve bu sezon UEFA’da tek tur dahi geçemeyen Terim’li Galatasaray’ın elinde, devre arasında kazanılan EFES Cup kaldı!