Hakan Şükür bir 'artırıcı' mı?

İnsanlığın bugünü ve geleceği için batıya bakmak, gelişmekte olan tüm ülkelerin yaşam biçimi neredeyse... Oysa yine insanlığın geçmişine ilişkin veriler elde etmenin birinci, hatta vazgeçilmez kaynağı Afrika. Westermann’ın Afrika’nın Tarihi (History of Africa) adlı yapıtında, Afrika’da yaşayan ilkel toplumların yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgi verilmektedir. 

Bu bilgilere göre kral, toprağa bereket veren güçlere sahiptir, tahılların kuvvet bularak serpilmesi ona bağlıdır. Yağmuru da kral yağdırır, bereketi kral getirir. Özetle kral bir ‘artırıcı’ olarak görünür. Bu, onun en büyük niteliğidir.

Bu verilerden hareketle futbolda gol üretmeye soyunup, adı krala çıkanlar da takımları için bir artırıcıdır. Stadyumlardaki futbol oyununun arkasındaki milyonlar; atılan gollerle coşar, mutlu olur. Hele bu gollerde kralın payı varsa, oyunun tadı bir başka olur. Hakan Şükür sadece Galatasaray için değil, Türk futbolu için bir artırıcıdır. İkinci ligde oynadığı dönem takımına kazandırdığı goller bir yana, Bursaspor ve Galatasaray’daki golleri ile birlikte Avrupa sayılarını da gözönüne aldığınızda, bugünkü acımasız rekabet ortamında kırılması güç bir rekorun sahibi olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. İşin ilginç yanı da burası zaten. Bunca sert savunma oyuncuları ve savunma yöntemlerine karşın Hakan Şükür’ün ayakta kalması.

20 yıla yaklaşan futbol yaşamı boyunca bu sert rakiplerle ve acımasız önlemlerle boğuşup, bu kadar çok gol üretmek, kaç futbolcuya nasip olur acaba? Böyle bir futbolcunun ikincisinin ortaya çıkmasına benim ömrümün yetmeyeceği kesindir. Gazetelerde Hakan Şükür’ün gollerine ilişkin birçok istatistiki bilgi veriliyor. Ama asıl üzerinde durulması gereken; onun antik dönem insanlarının özlemini duyduğu atletik yeteneklere sahip olması. Türkiye’de futbol izlemeye başlayalı, yaklaşık 40 yılı geçti. Ama Hakan Şükür kadar fiziksel ve ruhsal yetenekleri arasında müthiş uyum olan ikinci bir forvete tanık olmadım. Attığı goller çok önemli kuşkusuz, ama bu gollerin arkasında çok sağlam bir yapı ve kişiliğin olduğu çok açık.

Afrikalı ilkel toplumlar krallarını seçmeden önce kral adayına bir hafta boyunca eziyet ederlermiş. Her türlü insanlık dışı aşağılamaya, fiziksel şiddete maruz kalırmış kral adayı. ‘Nasılsa kral olduktan sonra sen bize eziyet edeceksin, bari bu bir hafta boyunca hırsımızı alalım’ diye yapmadıklarını bırakmazlarmış krallarına. Ancak kral seçildikten sonra çok saygılı davranırlarmış ona. Bizim ülkemizde bugün herşey tersine işliyor. Biz her alanda önce kralı seçiyor, sonra da ölümüne eziyet ediyoruz. Yaşamda yapmadığımızı bırakmıyoruz, ölümünde ise olduğundan çok abartıyoruz. Kral olduktan sonra Hakan Şükür’e yaptıklarımızı bir düşünün. Sadece Hakan Şükür’e mi? “Çocuklar Duymasın” dizisinin baş aktörlerine, Süreyya Ayhan’a ve nicelerine... Yaşamsever olmayan toplumların durumu böyle olur çoğunlukla. Bir yandan kral ve kralcıklar aranır, bulduktan sonra da onları öldürmenin yolları... 

Metin Tükenmez / Fanatik

Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları