Arkadaşlar, gün geçmiyor ki sinir krizleri geçirerek bir maç daha izlemeyelim. Kaç haftadır evde sinirden camı çerçeveyi indiresim geliyor, eşim beni zor sakinleştiriyor. Bu GS sevgisi kanımıza işlemiş kendimi tutamıyorum.

Sezon başından beri Riekerink’in oynattığı etkisiz futbolu izliyoruz. Topla ilişkisi iyi olan oyuncularımız topu ayağına aldıktan sonra doğaçlama atak varyasyonlarıyla kaleye gitmeye çalışıyor. Dirençli takımlara karşı bir atak planımız olmadığı için bilimum gereksiz paslaşmalar izliyoruz, bu paslaşmaların akabinde ya saçma sapan birisi (özellikle tolga) kaleye uzaktan şut atıyor ya da yeteneksizin biri (genelde sabri ve carole) ceza sahasının en alakasız yerlerine saçma sapan ortalar yapıyor. Be kardeşim, madem rastgele orta açacaksın yada uzaktan şut atacaksın, bunu yapana kadar 100 tane pas yapmaya ne gerek var kaleye direk git. Skoru çözemediğimiz maçlar genelde bu şekilde geçiyor rakip fazla bir tehdit (atak sürekliliği) algılamadığı için de rahat rahat maçı bitirebiliyor.  Topu kaybettiğimiz zaman ise tüm takım kendi yarı sahasına geri çekiliyor. Topu kaybettikleri yerde pres uygulamak diye bi anlayışımız yok, ki zaten anlayış olsa da bunu uygulayabilecek fizik gücü hiçbir futbolcumuzda yok(muş). Çünkü riekerink denen beden hocasını milyon euroluk şımarık futbolcularımızın hangi biri takar ki, ayrıca bu adamın yanındaki kondisyonerler kimdi çok merak ediyorum. Ya sneijder, podolski dediğimiz adamları profesyonel diye addediyoruz. Bu adamlar bile ligin 15. Haftasında anca forma girdiler. Alanya maçını hatırlayın, sene başından beri sürünen sneijder’den başka bi sneijder izlemiştik. Ayrıca meydana gelen bir sürü sakatlık da bunun göstergesiydi. Bizim vizyonsuz yönetimimiz ise bu adam Kayseri maçında bizi yakana kadar devam etti. Kayseri maçında gördük ki bu takımda sneijder ve Selçuk yoksa tam bir kaos meydana geliyor. Sabri korner atıyor, tolga frikik kullanıyor. Ya tolga sen hayatında uzaktan gol mü attın bırak golü daha sene başından beri kaleyi tutturamadın. Alabildiğine plansızlık alabildiğine takımda bir kaos. Defalarca tekrarlanmasına rağmen duran toplardan yenilen goller. Riekerink’in yetersiz olduğunu gözümüzün içine soktu. Geç de olsa Kayseri maçından sonra gönderildi.

Taraftar arasında anlam veremediğim bir Igor Tudor aşkı patlak verdi. Vizyonsuz yönetimimiz de madem taraftar istiyor getirelim gitsin dedi. 150.000 € serbest kalma maddesini duyunca Dursun Özbek cimrisinin gözleri parlamıştır kesin. Yönetimsel hatalara bu yazımda girmek istemiyorum yoksa yazı bitmez.

Her yeni hocanın gelişi gibi bu Tudor da beni umutlandırmıştı. Genç bir Teknik adam. Başarıya aç, hırslı bir  görüntüsü var. İlk maçında ne yapacak çok merak etmiştim. Hop, daha dakka bir gol bir bile demeden daha maç bile başlamadan. Bu sezonun tartışmasız yıldızı, lig karması yapılacak olsa tereddütsüz her takımdan taraftarın 11’ e alacağı bruma kadro dışı!!! Nasıl olur ya dedim. Birkaç yerden daha teyit ettim. Harbiden kara bela kadro dışı ne yapmış olabilir ki dedim. Yazılanlar gerçekse çok gereksiz bir liderlik gösterisi. Sen brumayı mı cezalandırdın Galatasaray’ı mı? Daha yeni geldin kardeşim git futbolcu trip yapsa bile onu kazanmaya çalış çek kulağını ver cezasını hiç yoktan yedek oturt ne yaptığını sanıyorsun. Hadi diyelim ki bunu da yaptın. Gittin Rize’ye takımda eksik çok eyvallah ama rize bu ya rize 15’inci sırada. Üstüne üstlük Kweuke de yok. Sen de Galatasaraysın vura vura yenmen lazım. Maç başladı ne yapacağımızı çok merak ediyordum. Fazla Üretkenlik gösteremememize rağmen takım özlediğim gibi önde pres yapıyordu. Topu kaybettiğimiz an kazanmaya çalışıyorduk. Derken gol geldi. Maç tam brumalık bir hal almıştı ben o performansı Rodriguez’den bekledim ama ancak bekledim. Canımız ciğerimiz bitanemiz hakemlerimiz de yine görevini yaparak 1 golümüzü iptal ettiler. Dakikalar 60’ı gösterdiğinde takım gözle görünür şekilde yoruldu. Daha sonra yapılan değişikliklerin hepsi faciaydı. Orta sahada oyun kurabilecek ve dikine top atabilecek tek adamı oyundan aldı Tudor efendi.  Josue-Tolga değişikliği ile beraber hücuma hiç çıkamaz olduk. Brumanın yerine oynattığı rodriguez ne takımı öne taşıyabildi ne de top tutabildi. Topu kazandığımız dakika içerisinde kaybeder olduk atak yapamaz olduk. Linnes - Ahmet çalık değişikliği de rizenin ekmeğine yağ sürdü. Semih sol beke geçti kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Bu yabancı hocaların anladığım kadarıyla zihniyeti aynı. Skor 1-0 oyuna defansf adamları doldurayım skoru tutarım. Lan rizeyle oynuyosun ya josueyi neden çıkartıyosun. Tolganın aptalca faulü sonrası golü yedik, resmen bağıra bağıra geldi gol. 30 metreye kapanmış koskoca GS Rize’ye karşı ecel terleri döküyordu. Skor 1-1 e gelince Tudor, kurtarıcımız (!) Sinan Gümüş’ü sahaya sürdü. Bu sinan ayrı bi yazı konusu aslında. Kardeşim hücumda varlık gösteremiyorsun bari skora bi isyan et de top kazanmaya çalış saldır ya oyuna yeni girdin, pres yap koş. Düşünmeden edemedim, ya bu Sinan gevşeği oyuna giriyor, Bruma (7 gol 6 asist) kadro dışı bırakılıyor. 1-1 den sonra takım telaşla hücum yapmaya çalıştı yasinin kafa vuruşu da dışarı gidince2 puan daha bıraktık hemde kweukesiz Rize’ye.

Son yıllarda önüne geleni GS’a hoca yapmaya başladılar. Hamzaoğlu, Riekerink, Tudor kim bu adamlar ne kariyerleri var, oynattıkları futbol çok mu iyiyiydi de bunları getirdiniz.

Şimdiden Tudor’a olan verilen gereksiz krediyi doğru bulmuyorum. PAOK’tan kovulmuş Hajduk Split’te bir başarı elde edememiş bir teknik direktör. Karabük takımıyla hakem hatalarıyla BJK ve GS’ı yendi diye adamı Mourinho ilan ettiler. Vizyonsuz yönetimimiz de tak diye adamı aldı geldi. Umarım yanılırım ama benim gözümde ilk maçtan sınıfta kaldı. Maç öncesi adam yönetiminde brumayı kadroya almayarak ve maç içerisinde yaptığı değişiklikler ile 3 puanı bıraktık. Takımın iyiye gideceğini de öngöremiyorum. BJK ile oyananacak maç çok kritik mağlup olursak tamamen havlu atacağız. Umarım Tudor beni utandırır.