Galatasaray her zaman his takımı olmuştur, elde ettiği başarılarda kadro kalitesinin etkisi olduğu dönemler kadar kimsenin ummadığı kadrolarla da başarılar elde etmiş, rakibin kim olduğuna bakılmaksızın sürekli bir hücum futbolu oynamış ve gol aramıştır. Bu tarz başarılarda takımı sırtlanan birileri olmuştur hep, Metin Oktay’ından tutun da Uefa kupasını getiren kadrodaki oyunculara ve teknik adamlara kadar. Fakat ne hikmetse ortalama her 10 yılda bir GS takımı dip görmek huyundan vazgeçmemiş ve sıradan takımların heyecanla beklediği bir rakip olmuştur. Bu dönemlerde sahip çıkan futbolcular da olmayınca veya olduğu halde hissedilmeyince iş taraftara düşer ama taraftar yeniçeri ocağı gibi sürekli “kelle isteriz” modundan çıkmayınca işler daha da sarpa sarmaktadır.

Bu  durumun en büyük nedeni maalesef popülist yaklaşımlarla taraftarın gözünü boyayan ama kulübün de kasasını boşaltan insanlar olmasına rağmen suçlu hep başkaları olmuştur. Bundan önceki dönemde Arda Turan gibi stadı dolduran birçok GS taraftarından çok daha fazla kulübüne bağlı olan bir yetenek harcanmış, şimdi de Gsa şampiyonluklar, kupalar getiren kadronun vazgeçilmezlerinin kellesi istenmektedir. Taraftara sorsan kulübün başına kim gelsin diye “Ünal Aysal”, hangi oyuncu gitsin diye sorarsan “Selçuk İnan” der ama Ünal Aysal’ın durduk yerde adamlara yüksek ücretlerle sözleşme yaptığını unutur. Hemen hemen aynı istatistiklere sahip olmasına rağmen Sneijder eleştirilmez, geriye pas attığında yuhalanmaz, Umut gibi boş kaleye gol kaçırsa kimse tüh be demez ama yerli futbolcular en ufak hatalarında dar ağacına asılmak istenir. Bu takımı Sneijder'in çiftliğiymiş moduna kimsenin sokmaya hakkı yok. 

Bize bilinçli taraftar lazım. Gerçekleri gören ve ona göre değerlendirme yapabilen, suçluyu  suçsuzu ayırt eden, takımın ihtiyaç duyduğu anda ona sahip çıkan, eleştiren ama yerin dibine sokmayan bir kitle lazım bize. Medya taraftarın bu huyunu bildiği için çok güzel yem atıyor ve biz de yiyoruz. Mesela bu sene kim ne derse desin en özveri ile oynayan oyuncuların başında Sabri geliyor ama durduk yerde Sabri’nin eşine aldığı araba haberi piyasaya sürülüyor. Sabri sol bek değildir, GS yönetimleri oraya bir türlü doğru dürüst transfer yapmadığı için gelenler de Sabri’den kötü oynadığı için hep Sabri oynamıştır. Gerçekte yedek olması gereken bir oyuncu iken sürekli 11de şans bulmuş ve hiç de kötü istatistiklerle oynamamıştır. 4,5 milyon euro’ya yine taraftarın bayıldığı Ünal Aysal tarafından alınan Tarık Çamdal’ın henüz Türkiye liglerinde hiçbir gol ve asistinin olmadığını biliyor musunuz?

Sneijder gibi oyuncular takıma verdikleri katkı ve popülaritelerini full seviye kullanmaları ile kulüp içerisinde neredeyse yönetime kadar bazı konularda karar sorulma merciine gelebilirler tabi bu amatör yönetimlerde olur. Son birkaç yıldır gelen şampiyonluklara rağmen lafı hep edilen ama içi boş olan kurumsal yönetimlikten çok uzakta olunması nedeniyle şu an çok daha fazla hissedilir olmuştur bu durum. Teknik adam değiştiren, antreman beğenmeyen, oyuncuları taraftarın önüne yem olarak atan bir oyuncu kimliğine medya tarafından bürünmüş bir Sneijder her ne kadar gerçekte öyle olmasa da kifayetsiz bir yönetim sergileyen Dursun Özbek ve ekibi bu haberlere bile doğru dürüst cevap verememiştir.Hiçbir dönemde rakip takımların laf atmalarına bu kadar içi boş cümleler ile cevap verilmemiştir. En ufak bir işe girerken bile onlarca evrak, iş görüşmesi ve belli kriterler varken GS başkanı olmak için zengin olmak dışında başka şart yok mudur?

Bize bu sezonu reva görenler, dalga geçer gibi “bu eleştirdiğiniz takım Türkiye Kupası’nda yarı finalde” diyebilecek kadar zıvanadan çıkabiliyor. Bu durumda GS takımına biz sahip çıkmalıyız ama mevcut yönetime olan tepkimizi de en demokratik şekliyle de ortaya koymalıyız. Ne yaparsanız yapın, önümüzdeki sene de bu kadro ile oynayacığız, Umut da olacak, Sabri de, Yasin de tabi ki Selçuk da. GS taraftarının gerçek kimliğine bürünmesine çok ihtiyaç var. Hep birlikte takıma destek olalım, yönetimi de çok ilgi çekici şeylerle istifaya çağıralım. Bize yakışan budur.

Selamlar...