Sezon başından bu yana tartışılan bir futbol takımımız var. Kaldı ki bu tartışmalar henüz lig başlamadan, o günlerde gündeme gelip de hiçbiri gerçekleşmeyen transferlerle başladı. Bu takımın Şampiyonlar Ligi için yeterli olmadığını Hamza Hoca dışında ne yazık ki herkes gördü. Siz başarılı bir teknik adam olmak için elinizdeki kadro durumunun da yeterli olması gerekir. Kulübün çıkarlarını gözetmek elbette iyi bir yaklaşımdır ancak birkaç kötü sonuçta sorgulanmaya başlayacak ilk siz olursunuz. Başta başkanımız Dursun Özbek olmak üzere hemen her söylemde dile getirilen bir konu var, “Uefa kriterleri” İyi de bu kriterler yeni mi aklınıza geldi? Ne yapalım Avrupa kupalarına bir ya da iki sezon katılamazsak katılmayalım. Hiç değilse bu şekilde, bu yetersiz kadro yapısıyla katılmayalım. Böyle parasal getirisi yüksek olan bir lige yıllardır doğrudan katılma şansını yakalıyorsunuz ama elinizi cebe atıp işinize yarayacak birkaç iyi oyuncu alamıyorsunuz. Tapusunu almayı geçtik, kiralama konusunda bile beceriksizlik neyle, nasıl açıklanabilir? Bırakın Şampiyonlar Ligi’ni UEFA Avrupa Ligi için bile sorgulanacak bu kadro yapısı ve derinliğiyle bir yerlere varılmaz. Her hüsrandan sonra ağzınızdan çıkacak söz “Artık önümüzdeki maçlara bakmak” olur. Bu bağlamda hiç değilse doğrudan Şampiyonlar Ligi’ne katılmak yerine, katılmayarak hiç değilse milyonlarca taraftarın beklentilerini boşa çıkarmamış olursunuz. Orada yer işgal etmemiş olursunuz.

                Şöyle bir isimsiz takımlara bakıyorum da adamlar nasıl bir oyun oynuyorlar şaşıyorum. Molde’denin, Sportng Lizbon’nun, Dnipro’nun, Celtic’in ve benzeri vasat takımların, isimsiz oyuncularla oynadığı futbol bizde var mı? Asla yok. Yakınına bile varamayız. Oysaki bizimkilere bakacak olursa sözde profesyonel… Profesyonelliklerinin dini imanı para… Lüks yaşamı profesyonellik sanıyorlar. Isınırken sakatlanan bir oyuncu nasıl bir profesyonel? Gecenin ileri saatlerine kadar barda eğlenen, kumar oynayan futbolcu ne kadar profesyonel?

                Galatasarayımızın UEFA Kupasını aldığı yıllardaki futbola bakıyorum da doksan dakika boyunca ayak basmadık tek bir nokta kalmıyordu sahada. Her oyuncu arı gibi çalışıyordu. Futbol biraz da koşarak başarı getiriyor. Oysaki bakıyorum da bizim takımın yarısında koşacak güç yok. Bunlar demek ki iyi antrenman yapmıyorlar. Semih hemen her maçta aynı hareketi yapıyor, kendini rakibin önüne atıp yerde kalıyor, ardından devam al başına bela… Selçuk ne yapıyor merak ediyorum doğrusu, saç bandına verdiği önemi biraz da futboluna verse keşke. Nerede o ilk geldiği futbolu? Elinizdeki bir tek dirençli adam Melo’yu tutamadınız, acısını bundan sonra çekersiniz. Ne defansta, ne orta sahada ne de forvette direnç gösterecek oyuncu göremiyorum. En dirençlisi Carole bile can alıcı yerlerde çok basit hatalar yapıyor. Denayer bas bas “Ben stoperim” diye bağırıyor, siz Sabri’nin yerine sağ bek yaratma derdine düştünüz. Sneijder ve Podolski gerçekten yerlerinde mi oynatılıyor? Podolski gibi bir adam eski Podolski olsa bu kadar ucuza verirler miydi? Olcan niye unutuldu? Bilal Kısa’nın yaşına dayalı gücü yok, bunu herkes görüyor ancak Hamza hoca tükenene kadar seyirci gibi izliyor. Sezon başından bu yana forvet gereksinimi olduğu kaç kez dile getirildi. Şampiyonlar Ligi için bu forvetler yetersiz denildi ama anlayan yok. İşte gördük. Bugün leblebi gibi gollerini sıralayan Niasse, ismi sıkça geçen Huntelaar, BJK’nin kaptığı Gomez kiralık olarak bile alınamadı. Şimdi ağlama zamanıysa, balık baştan kokmuştu ne yazık ki… Bundan sonra Şampiyonlar Ligi’nde ne mi olur? Astana ile buradaki maçta galip gelmek bile zor, her şeye karşın belki üç puan alıp, dört puanla yılı tamamlarız. Benfica ve A. Madrid’ten puan alacak kadro olmadığına göre artık hep önümüzdeki açmalara bakacağız. Ve o önümüz böyle giderse hiç ışık vermeyecek. Ligde bile zar zor, şansına düşe kalka ilerlerken sezonu kaçıncı bitireceğimizi merak ediyorum doğrusu.    

                Biz yıllardır başarıdan başarıya koşan ve Avrupa’da ilklere imza atan ayrıcalıklı bir kulübün sevdalıları olarak takımımızdan özveri, başarı, direnç ve iyi futbol bekliyoruz. Biz önümüzdeki maçlara değil, o anda oynanan maçlara gönül rahatlığıyla bakmak istiyoruz.