Makale Yaz
okan-17
Bu haberi yazdır
Milli Forma Bu Kadar Ucuz Olabilir mi?
 Eyl
10
 2014

2016 Avrupa Şampiyonası elemelerinin ilk maçında İzlanda ile karşılaşan milli takımımız sahadan 3-0 mağlup ayrıldı.


Futbolda böyle sonuçlar olabiliyor ama istikrarlı bir şekilde süre geliyorsa o zaman bir şeylerin yanlış gittiğini görmenin zamanı geçmiş demektir.


Her Dünya Kupası yada Avrupa Şampiyonası elemelerinin ardından yeniden yapılanma adı altında dönüp dolaşıp Fatih Terim'e geliyorsak bu bitmez tükenmez yeni yapılanmadır diye düşünmeden edemiyorum.


Ülkemiz futbolunda maalesef bir ekol yok, sürekli değişen sistemler ve karmaşık yapılar nedeniyle bir istikrar yakalayamıyoruz.


Bu konuyu Galatasaray örnekleri ile açacak olursam 1984 Avrupa Şampiyonasında Almanya milli takımının başında olan ve başarı gelmeyince, şampiyona sonunda Galatasaray'a kazandırılan Jupp Derwall ile bir ekol oluşturulmaya başlanmışken 1989 yılında bir anda zıt tercih Sigi Held'in takımın başına getirilmesi, sonrasında Karl Heinz Feldkamp ile yaşanan kıpırdanma ve 1993 yılında yine zıt tercih Reinhard Saftig'in getirilmesi bence bu sürece darbe vuran gelişmelerdi.


1996 Yılında takımın başına getirilen Fatih Terim ile başlayan süreç önceleri sıkıntılı başlasa da, Fatih Terim o zamanlar kendisini ispat etmek zorundaydı, çok çalışıyordu, yeniliklere açıktı. Tabii en büyük avantajı büyük usta  Georghe Hagi'nin transferiydi.


Georghe Hagi'nin takımı sürüklemesi, zaman zaman tek başına maç çevirmesi, hem kendi bireysel becerileri ile hemde saha içinde takıma ağırlığını koyması ve takımı yönetme ustalığı ile ardarda gelen 4 şampiyonluk ve 2000 yılında alınan Uefa Kupası... 


Galatasaray Derwall, Denizli, Feldkamp ve Terim ile olumlu işler yapmış, araya karışan Held, Holmann ve Saftig ile duraklamıştı. 2000 Yılında Uefa Kupası ile taçlanan Galatasaray, Fatih Terim'in ardından göreve Mircea Lucescu'yu getirerek bir kez daha duraklamak zorunda kaldı.


Galatasaray'ın sahanın her yerini parselleyen, rakibe basan, topa sahip oynadığı, oyunun kontrolunu elinde tuttuğu ve ardarda gelen şampiyonluklar ile sürekli üzerine koyarak geldiği nokta bana göre muhteşemdi ama 1996 yılındaki acemiliği ve kendini ispatlama ihtiyacı kalmamış olan, daha doğrusu ardarda gelen başarılarla kendini Galatasaray'ın üstünde gören Fatih Terim daha büyük başarılar elde edebilecekken yuvan bir kuş misali uçmuştu. 


O zaman bu ayrılık olmasaydı, Faruk Süren ile Fatih Terim ortak bir noktada Galatasaray'ın menfaatleri doğrultusunda bulaşabilselerdi eminim ki ardarda en azından 4-5 şampiyonluk daha gelir, belki de bir kaç yıl içerisisinde Şampiyonlar Liginde final oynanır hatta kupa kazanılabilirdi.


Bana göre Fatih Terim ilk orada belli etti kendi menfaatlerinin Galatasaray'ın menfaatlerinden önce geldiğini. Galatasaray Uefa Kupas zaferinin ardından 3 ay sonra Lucescu yönetiminde Süper Kupayı kazandı ama takım oyununda son yıllarda verilen tat yoktu. Galatasaray Lucescu ile de bir şampiyonluk yaşadı ama hem gidişata nokta koydu hemde geleceğini riske attı ve o günden bu yana bir iki sezon hariç hep acı çekerek, hep karamsar sezonlar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.


Büyük üstad Fatih Terim ikinci kez göreve geldiğinde bir sürü transfer yaptırdı ama çoğundan faydalanılamadı çünkü takımda Hagi gibi bir beyin yoktu. Sonrasında kötü gidişata dayanamadı ve istifa etmek zorunda kaldı. Geriye bir enkaz ve büyük bir borç bırakarak gitti.


Sonrasındaki yıllar sancılıydı, Gerets ile bir şampiyonluk geldi ama yönetim istikrar değil, Galatasaray'ın başarılıları değil kendi kahramanlıklarını gösterme peşindeydi. 


Parasızlık had safhaya çıktı hatta Adnan Polat çıktı yardım kampanyası başlattı. Sonrasında başkan oldu ama olmasamıydı acaba? Adnan Polat başkanlığındaki takımı aslında Adnan Sezgin yönetiyordu, emekliyee ayrılmış Feldkamp kurtarıcı olarak görülmüştü bir kez daha, arada Skibbe geldi gitti.


Bir sürü bana göre dünya yıldızı, şöhretli futbolcu alınmasına rağmen, başlarına Frank Rijkaard gibi bir hoca getirilmesine rağmen bırakın başarı gelmesini takım ligde zor kalıyordu.


Galatasaray'ın ve Türk futbolunun bir sisteminin olmayışı, sürekli yap boz şeklinde hareket edilmesi, belirli bir sistem yakalandığı anda çok bilmişlerin egoları ve iş bilmezlikleri sonucu yerle bir edilmesi neticesinde hem Galatasaray'ın hem de milli takımımızın bir istikrar yakalayamayışı normaldir.


Böylesine karmaşık bir yapıda Fatih Terim her iki yılda bir milli takımdan ayrılır gider ve sonrasında yeniden yapılanma adı altında göreve getirilir.


Benim bildiğim yeniden yapılanmada radikal kararlar alınır, ne bileyim en azından geçmişteki futbolcu kadrosundan bazı isimler bir daha kadroya alınmayabilir ama adına yeniden yapılanma denilerek sürekli sil baştan yapıldığı halde yeniden yapılanmanın başına daha önce defalarca yeniden yapılanma adıyla göreve gelmiş ve görevden ayrılmış birini getirirseniz böylesi bir kısır girdabın içinde döner durursunuz.   


Bu kısır döngünün en önemli ayağı bir sistemimiz, ekolümüz olmamakla birlikte yabancı futbolcu kısıtlamasıdır. Futbolumuzu yönetenler ve yönlendirenler maalesef ne kadar yetersiz ve iş bilmez olduklarını bu sayede ısrarla gözler önüne seriyorlar ama hala da oturdukları rahat koltuklarında maaşlarını tıkır tıkır alıp hiç birşey yapmıyorlar.


Daha önce de defalarca yazdım. "Yabancı futbolcu kısıtlaması Türk futbolunun yararına değildir, tam aksine zararınadır" diye.


Yabancı futbolcuyu ya tam serbest bırakırsın yada belirli bir sayı getirirsin ama sahada şu kadarı oynar diye bir kısıtlamaya gidemezsin, gidersen de işte böyle boyunun ölçüsünü alır, sonrada rüzgar öyle esiyordu, böyle esiyordu gibi mesnetsiz mazeretlerin ardına saklanmaya çalışırsın.


Yabancı futbolcu kısıtlaması en azından saha içinde ortadan kalkmalı ve serbest bırakılmalıdır. Bu konuda kriterler konulmalı ve kalitesiz yabancıların ülkemize gelmesi engellenmelidir.


Bu uygulama devreye girerse herkes emin olsun ki kulüplerdeki yerli yabancı tüm futbolcular karışık rekabet ortamında gerçek performanslarını ortaya koyacaklardır. Bu hem kulüplerine hem de milli takıma olumlu yansıyacaktır.


Yerli futbolcular önce kendi takımlarında yer alacak kaliteli yabancılarla bir rekabet içine girmeliler. Bir örnek verecek olursam her kulüpte belirli kriterlere uygun yani kalitede 13-15 yabancı futbolcuya izin verilse, yerli futbolcular bu yabancılarında yer aldığı bir takımda kıyasıya müdacele ederek ve başarılı olarak takımlarında yer alsalar hem takımlarına hemde milli takıma daha faydalı olurlar. 


Ülkemiz futbolunda hem yabancı kısıtlaması var, hemde milli takıma kendi takımlarında yedek kalan futbolcular alınıyor. Bu nasıl bir mantıktır, adam üstelik yabancı kısıtlaması olduğu halde kendi takımında oynayamıyor ama milli takıma alınıyor.



Milli forma bu kadar ucuz olabilir mi? 

 





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
Son Girilen Makaleler
kabatasli
| 06 Şubat 2024 |
| 01 Şubat 2024 |
| 30 Ocak 2024 |
kabatasli
| 27 Ocak 2024 |
kabatasli
| 11 Ocak 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...