Makale Yaz
bulentkaci
Bu haberi yazdır
Aynaya Bakmak
 Eyl
06
 2014

Son yıllarda FB yönetici, oyuncu ve taraftarıyle büyük bir gerilimin içindeler. Yöneticilerin  “İlla ki, sadece FB’nin şampiyon olacak” inatları hem sporcularını hem de taraftarını germiş; gelmeyen her sportif başarı camiayı daha büyük gerilime sokmuştur.Bu gerilimden kurulmak için yöneticiler bütün spor dallarında rakipleri ile dalaşmayı bir alışkanlık haline getirmişlerdir.

FB başta futbol olmak üzere tüm sporlarda başarının sadece kendisine ait olmasını istemektedir. Bunun için para içinde yüzen yöneticileri, para ile kurulabilecek tüm takımları kurmuşlar; uluslararası arenada söz sahibi sporcuları takımlarına dahil etmişlerdir. Başarının harcanan para ile paralel olmadığı tüm dünyaca bilinen bir gerçek iken, FB her alanda bonkör davranıp, kulübün parasını har vurup harman savurmuştur. Sonuçta başarısızlık gelince, kendilerine başarısızlığı tattıran rakiplerine saldırmayı bir alışkanlık haline getirdiler.

Yazacaklarımız tüm spor dalları için genel bir tespit olduğu halde, özelde futbol ile durumu açıklayalım. 1990’lı yıllarda hem yerli hem de yabancı futbolcu alırken, FB’li yöneticiler (başta aziz başkanları olmak üzere) bu futbolcuarın eder fiyatının hep üzerinde paralar ödeyerek  futbolcu piyasasını olumsuz yönde yükseltmişlerdir. Bugün Mourinhio’nun Türk futbolcularının aldığı para ile kalitelerinin paralel olmadığı söylemi, FB’nin başarısıdır(!)  desek yanlış olmaz. Para harcayarak, özellikle 1996-2000 yıllarında Galatasaray Futbol Takımı’nın gölgesinden bir türlü kurtulamayan FB; UEFA kupası ve akabinde gelen UEFA Süper Kupası’ndan sonra tamamen koplekse girdi. Her ne kadar bundan sonra şampiyonluklar gelse de bunların artık bir anlamının olmadığını biliyorlardı. Üst üste beş kez şampiyon olmalarını ise teknik direktörünün bırakıp gittiği, parasızlık yüzünden oyuncuların maçlara zor çıkan yine Galatasaray’a bir Denizli deplasmanında kaybetmeleri komplekslerini daha da arttırdı. Sonraki yıllarda aziz başkanlarının “Artık şampiyonluk kaybetmeğe tahmülümüz yok” açıklaması daha sonra “şampiyonluk için neleri dahi yapabileceklerini göstermesi açısından önemlidir. Önce Futbol Federasyonu’na FB’li bir taraftarı yönetici olarak seçtiler. Başkanın ilk icraatı puan olarak farkı açmış olan Galatasaray’dan şampiyonluğu nasıl çalacaklarının hesabını yapmak oldu. Bunun için Türk futbolunda hiç kullanılmayan; gelişmiş futbol ülkelerinin hiç kullanmadığı; geri ve takım sayısı yetersiz olan ülkelerin kullandığı play-off sistemini  getirdi. Bu sistemle 9 puanlık farlı 4,5’a çeken federasyonun oyununu son maçta Galatasaray bozdu. FB yöneticiler, fereasyon destekli cürümlerinin cezasını kendi taraftarına, hem de kendi stadında Galatasaray’ın şampiyonluk kutlamasına şahitlik ettirmek oldu.Işıkları söndürmek sadece kafayı toprağa gömmek anlamına geliyordu. 2010 yılında hem kendi maç yaptıkları rakiplerine hem de TS’un rakiplerine şike ve teşvik primi ödediklerinin ortaya çıkması hem ülkemizde hem de dünyada imfialle karşılandı. Savcıların ellerindeki dinleme belgelerine; UEFA’nın kendilerini Avrupa Kupaları’ndan men etmesine rağmen FB’li yöneticiler büyük bir aymazlıkla suçsuz olduklarını söylemeye devam ettiler.  Kendi seçtikleri federasyon başkanı bile FB’nin suçlu olduğunu söylüyordu. Bunun üzerine onun yerine, BJK’yi iflasa sürükleyen ve FB’nin yaptıklarına benzer uygulamaları nedeniyle ortak paydada buluştukları BJK başkanını federasyon başkanı yaptılar. Bu da sonuç getirmedi. Bunun üzerine başarılı Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim’i milli takımın başına getirmek bahanesi ile Galatasaray’dan koparttılar. 

Görüldüğü gibi FB’li yöneticiler her alanda kendilerinin kompleksini hatırlattığı Galatasaray’a elbette ki iyi gözle bakmayacaklardı. Kendileri stadlarına gelen Galatasaray’lı futbolcuları maç öncesi darp ederken suçu Galatasaraylı futbolculara attılar. Geçen sezonlarda kendi stadlarına Galatasaraylı seyirci almadılar.Fakat ikinci maç öncesi sahte kardeşlik mesajları ile Galatasaray’ın stadına gelmek istediler. Her fırsatta resmi sitelerinden Galatasaray düşmanlıklarını ifade etmekten çekinmediler. Bir de stadımıza gelirken (şampiyon olmuşlardı) Galatasaraylı futbolcuların kendilerini çiçek ve alkışlarla karşılamasını istediler. Bizim siyahî oyuncularımıza stadlarında muz gösteren taraftarlarını suçlayacaklarına utanmadan sahip çıktılar. Küçük bir İspanyol takımının  yaptıklarını yapıp kendilerini büyüteceklerine kendilerini küçük duruma düşürdüler. Terbiye yoksunu taraftarlarına sahip çıkıp,onları basın karşısına çıkarıp göz göre göre yalan söylettiler.Yok efendim “Doktor tavsiyesi  nedeniyle stada muz getirmiş”miş bey efendi. Diğeri de muzu arkadaşına uzatırken görüntülendiğini söyleyecektir. (Muzu tam da Drogba ve Eboue kendi önlerine gelince uzatmış, komik…)  Bu kinle dolu taraftarlarını yaratanlar da yine kendileri oldu.Kendi terbiye yoksunu oyuncuları hakeme tükürünce, futbolcularımızı tekmeleyince futbol erkek oyunu oluyor. Melo’nun yaptıklarını da bine bin katarak anlatmayı bir görev sayıyorlar. Tamam Melo bu… Fakat Meireles, Emre, Volkan, Caner? Her biri Melo’dan farklı mı? Ama olsun FB’li ise yapabilir. Hatta yaptıkları için tebrik edilir. Sonra dönüp utanmadan Melo ile ilgili akıl vermek de onlara yakışırdı zaten.

 Bu sezon öncesi oynanan Türkiye Kupası maçı, yine FB’li terbiye eksiği oyuncunun yaptıkları ve söyledikleri ile kimliklerini bir daha ortaya döktüler. Maçın, “Soma’da hayatını kaybedenler” için yetersiz Manisa stadında oynanması, seyirci olayları, oynadığımız kötü futbol, ona rağmen maçı penaltılara taşımamıza rağmen takımın penaltıcılarının beceriksizlikleri yüzünden kupayı FB’ye kaptırmaları açısından zaten üzücüydü.Ardından FB-BJK koalisyonu Federasyonun ve onunla aynı tarafta olan tahkimin verdiği adaleti felc eden kararı da konuşulmaya değer. Lakin ondan önce konuşulması gereken terbiyesiz oyuncu ve onun yaptıklarını utanmadan savunan kulüp ve başkanının szöleridir.

Hatırlanacağı üzere kupa maçında Melo penaltıyı kaçırdıktan sonra arkasını dönüp giderken FB kalecisi Volkan’ın sevinç gösterisini yaparken (veya şımarırken diyelim) Melo’ya arkadan çarpmış; Volkan havaya hoplarken dizi Melo’nun sırtına çarpmıştı. Halı sahada bile böyle bir olayda arkadan çarpan oyuncu suçluluğunu kabul edip özür dilerken, bu basireti Volkan’dan beklemek boşuna olurdu. Zaten öyle de oldu.Önce Melo’nun üzerine yürüdü.Maçtan sonra da kendi terbiye ve beyin seviyesini gösteren “köpekler” ile ilgili açıklamayı yaptı. Hemen akabinde bekleneceği üzere FB resmi internet sitesinden Melo’nun davranışlarını eleştiren ve Volkan’ın bir “melek” olduğunu savunan açıklamaları geldi.Zaten gelmesini bekliyorduk.Zira onlardaki basiret eksikliği kendi oyuncularının hatalarını kabul etmeerine mani olurdu.

Dün FB’nin en fazla GS şampiyonluğu gören, tarlalar süren ve bundan dolayı hapis yatmış ve Trabzonspor’un şampiyonluğunu gasp etmiş müthiş başkanının bizleri şaşırtmayan açıklamaları bu olaya yeni bir boyut getirdi. Aziz başkan terbiyesiz oyuncusunu savunurken kaş yaparken göz çıkarıyordu. Öncelikle “niçin Selçuk İnan’ın penaltı attıktan sonra kavga çıkmadığını” soruyordu. Bu soruyu Volkan’a sormak gerekirken niçin başkalarına soruyor acaba. Volkan, aynı terbiyesizliği Selçuk’a niçin yapmamıştı? Sonra Volkan’ın bir “Türk” çocuğu olduğu için korunmaya muhtaç olduğunu söylüyordu başkan. Ne yani Volkan “Türk” çocuğu da Melo “O.” Çocuğu mu? Türk çocuğu olunca yaptığı terbiyesizliği siz gibi gözardı mı edelim? “Türk” leri utandıran üstelik bir Millî Takım kalecisi olan birisi bunları karşısındaki yabancı diyeyapabilir mi? Bu ne faşit söylem böyle? Başkan sonra dönüp Volkan’ın niçin milli takıma alınmadığını soruyordu. Fatih Terim, Volkan’ı Milli Takım’a almamakla doğru davrandı.Lakin çıkıp “Volkan’ın sözlerinden dolayı almadım” da diyemedi. Diyemeyince ortalık aziz başkana kaldı. Başkan sonra “Melo niçin Brezilya milii takımına çağrılmıyor?” diyerek, güya  Melo’nun davranışlarındaki sorunlardan dolayı milli takıma çağrılmadığını büyük bir zeka göstergesi olarak bir tespitte bulunuyordu. Yıllardır futbol takımı başkanlığı yapan birisinin futboldan bu kadar anlamaması şaşırtıcı gerçi.Lakin Ersun Yanal’ı kovan ve o görevdeyken takımı kuran ve soyunma odasına girerek pyuncularına taktik veren başkanın futbol bilgisinin daha iyi olmasını beklerdik. Ona sormak lazım: Son dünya kupasında Brezilya takımında 30 yaş ve üzeri kaç oyuncu vardı? Brezilyalılar, Melo gibi oyunun savunma yönünü çok iyi yapan bir oyuncu eksikliğini hiç yaşamadılar mı? Brezilya takımının önliberolarından hangisi Melo gibi mücadele etti ki? Melo olsaydı Almanya’dan 7 yerlermiydi? Bu soruları soranlar biz kadar Brezilyalılar da.Ve bir çok kişi Melo’nun dünya kupası kadrosunda olması gerektiği üzere hemfikirdi (FB-BJK koalisyonu dışında)

Aziz başkandan “balık baştan kokar” atasözünü teyit eden güzel açıklamalar. Her açıklamaları,söylemleri içlerinde bulundukları alçaklık kompleksinin bir itirafı gibi. Bu kopleksten kurtulmaları da mümkün görülmüyor.Zira GS ile aynı seviyeye gelebilmeleri için Avrupa’dan getirmeleri gereken iki kupaları var. Bunun için de önce Avrupa kupalarına katılmaları gerekiyor. Bunun da zor olduğunu biliyorlar.Türkiye’de kurdukları koalisyonlar ile  yaptıkları şikeler, hapse girmelerine rağmen gaspettikleri şampiyonluk yanlarına  kâr kalabilir. Fakat  Avrupa’da bunlar sökmez, sökmüyor da.

 

Anlaşılacağı gibi vahşi FB mantığına cesurca karşı koyan, meydanı onlara bırakmayan, her alanda onların haksızlıkları ile mücadele eden tek takım Galatasaray olduğu için elbette Galatasaray’ı sevmelerini beklemiyoruz. Fakat ne FB bu anlayışından vaz geçeceğe benziyor (aziz başkanları hapse girse de) ne de Galatasaraylılık duruşu değişmeyecek. Kendilerinin söylediği gibi: Ebedî Dostluk bitti. Ama bunun suçlusu Galatasaray değil. Biraz aynaya bakma ferasetleri olsa…





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2019
 
Mayıs (1)
  2018
  2017
  2016
  2015
  2014
Son Girilen Makaleler
kabatasli
| 06 Şubat 2024 |
| 01 Şubat 2024 |
| 30 Ocak 2024 |
kabatasli
| 27 Ocak 2024 |
kabatasli
| 11 Ocak 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...