Makale Yaz
hakan-girgin
Bu haberi yazdır
Suçlu Kim?...
 May
10
 2014

Takımlarda gerek normal transfer sezonunda ve gerekse ara transfer döneminde yapılan transferler hep takımın eksik bölgelerini tamamlamak için yapılır.

Transferde macera aramamak esastır...

Takıma en yararlı olacak futbolcuyu bulabilmek önemlidir...

Tabi eğer Teknik Direktör gerekiyorsa da Takımın işleyen düzenine uyum sağlayabilecek, işleyen bir çarkı yine aynı işlevsellikle döndürebilecek ve başarıyı yakalayabilecek bir Teknik Direktörü bulabilmek esastır...

Yoksa, senin yiyecek ekmeğin yok iken gidip de ÇİLEK(!) alırsan, karnı tok, sırtı pek, görev aldığı son iki yılın şampiyonu takımı küçümseyen bir Teknik Direktör getirirsen olacağı budur. Yani Galatasaray’ın şu an düştüğü durum budur...

Sakın kimse Türkiye Kupasını aldık diye bu sezon “Galatasaray başarılıdır” demeye kalkmasın. Çünkü görüyoruz ki birileri aylardır hep bardağın dolu tarafına bakıyor, her ne hikmetse o bardağın aylardır azar azar boşaltıldığını bir türlü görmek istemiyor...

Ben, inanıyorum ki bırakın Galatasaraylılığı, bir profesyonel olarak bile Başkan Ünal Aysal eminim ki yaptıklarının yanlış olduğunu anlamıştır ve verdiği kararlardan da çok pişmandır...

Şahsen, eğer geriye dönme ve olayları yeniden yaşama imkanı olsa başkan çok daha başka kararlar verirdi, tercihleri çok daha başka olurdu diye düşünüyorum...

Yine inanıyorum ki kişisel olarak Fatih Terim ile yıldızları barışmasa bile Galatasaray’ın bu günkü durumunu görmek yerine yine Galatasaray’ın çıkarları uğruna onun arkasında durur, transferde onun önceliklerine onay verir Sneijder ve Drogba transferinden önce kaliteli bir sol bek ve de iyi bir stoper transferi yapardı diyorum...

Hatta bu günleri öngörebilseydi Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak ve Adnan Öztürk’ü yönetim Kurulundan çıkarmaz, Genel Kurula da gitmezdi diye iddia ediyorum...

------------------------------------------

Yoksa bu dünyada hiç, ama hiç kimse Drogba’nın da, Sneijder’in de iyi, kariyerli, kaliteli futbolcular olmadığını söylemez, söyleyemez...

Ama bir gerçek var ki ikisi de Başkan’ın dediği gibi Galatasaray için pastanın üstündeki çilek idi. Fakat asıl önemlisi bizim pasta daha tamamlanmamıştı.

Çünkü, sol bek, stoper sorunu halledilememiş, hatta Arda’nın boşluğu bir türlü doldurulamamıştı... 

Ve dünyada hiç kimse Mancini’nin futboldan anlamadığını, İyi bir Teknik Direktör olmadığını söyleyemez, iddia edemez. Çünkü her nasılsa çalıştırdığı kulüpler ve nasıl olursa olsun kazandırdığı şampiyonluklar ortada...

Ama, yine bir gerçek var ki o da Galatasaray’a çok büyük ümitlerle alınan fakat Galatasaray’a bir türlü katkı sağlayamayıp ayrılmak zorunda kalan bazı futbolcular (Elano, Misimoviç, Lincoln ve diğer bazı futbolcular) gibi Galatasaray’a uyum sağlayamayan bir Teknik Direktör oldu. Mantalitesi çok farklı...

Çünkü her şeyiyle bizlerden çok farklı bir yapısı var...

Bizim sinirlerimizin tavan yaptığı (Chelsea-Galatasaray maçı) yerde o gülebiliyor... 

Ve iddia ediyorum eğer Mancini önümüzdeki sezon da kalır ve yine aynı kafa ile giderse onun Galatasaray’da, dolayısiyle de Galatasaray’ın ligde ve Avrupada başarılı olması imkansızdır...

Çünkü; futbolda yok öyle sezon boyunca oynadığın resmi maçların tamamına ayrı ayrı kadrolarla çıkıp da başarı beklemek...

Hele hele bir de her maçta, hatta maç içinde zırt pırt oyun siteminde değişikliğe gidip de başarılı olmak...

Rotasyon dedikleri bu değildir, nice Teknik Direktör de böyle yapmamıştır. Yani, futbolda yok böyle bir şey...

Bir teknik direktörün takımını tanıması, hangi futbolcunun hangi mevkide daha verimli oynayabileceğini öğrenmesi, takımının (Tabi elindeki futbolculara göre) hangi oyun sistemi ile oynarsa daha başarılı olacağını öğrenmesi koca bir sezon sürmez...

Sürerse de olacağı budur. Yani Galatasaray’ın şu an içine düştüğü durumdur...

Hele ki bir Teknik Direktör bu denemeleri son iki yılın şampiyonu, Süper Kupa sahibi, Şampiyonlar Liginde Çeyrek Final oynamış bir takımda yapıyorsa bu asla kabul edilemez...

Ama, kendisinin de dediği gibi (Bu bir iftira falan değil, bir gerçek) eğer başkan futboldan anlamıyorsa ve o bile inanarak getirdiği Teknik Direktör’e kalkıp da "Takımı değiştirme, kazanan takımı bozma" uyarıları yapacak hale geldiyse varın durumun vahametini siz anlayın... 

Ama, karşısında böyle bir başkan bulan bir Teknik Direktör de kalkıp “Geleceğin Galatasaray’ını yaratmak istiyorum. Bunun için de hangi futbolcunun nerede daha faydalı olacağını görmem lazım. Belki bir futbolcu farklı bir pozisyonda daha verimli oynayabilir. Ayrıca herkese şans vermek istiyorum. Oyuncuların heyecanını düşürmemek gerekli. Futbolcuların bu heyecanı yaşaması ve formayı eşit dağıtarak oyuna, takıma katılmaları adına bu uygulamaya gidiyorum. Bu olmadan da her futbolcu hakkında doğru bilgi sahibi olamayız. Gelecek adına bu olmadan olmaz.” diye konuşması, buna karşılık da Başkan’ın Mancini’yi korumak adına Teknik Direktörü için “DENEME-YANILMA” yöntemi ile futbolcularını tanıyacağını, bu sezon ki durumun normal kabul edilmesi gerektiğini söylemesi de sanırım bir tek bizde olur... 

Evet, kim ne düşünürse düşünsün, kim ne derse desin başkan’ın işte bu tercihleri sayesinde Galatasaray bu günkü duruma gelmiştir...

Yani, çok rahat şampiyon olabileceği bir sezonda şampiyonluktan haftalar önce kopmuş, hele hele ikinciliği ise herkesin GARANTİ gördüğü bir dönemde an itibarı ile Beşiktaş ile ikincilik mücadelesine girişmiştir... 

Ve Galatasaray’ın şu anki durumu gelmesinde Mancini’in suçu bana göre Başkan’dan çok daha azdır. Neticede Mancini bir profesyonel ve bu mesleği para için yapıyor. Ama belli ki onda bizlere ters gelen bir şeyler var. Bir eksiklik var...

Çünkü şampiyon olabilmek, başarıları yakalayabilmek için öncelikle takım olmak, takım olabilmek için de bir takım duyguların bir araya gelerek büyümesi ve arzu edilen sinerjinin yaratılması gerekir...

Takım oyunlarında bütünlük çok önemlidir... 

Galatasaray’da Ali Dürüst, Abdürrahim Albayrak ve Fatih Terim’in gitmesi ile İNSANİ İLİŞKİLER, takım içinde var olan Aile kavramı, yakalan sinerji kaybolup gitmiş, yerini ruhsuz, Profesyonel ilişkilere bırakmıştır.

Şu an itibarı ile kurumsallaşma adına yapılan her uygulama ters tepmiştir...

Her şeyin para ile yapılamayacağını, takım olmanın, istenen sinerjinin yaratılmasının bir takımı çok başarılı yapabileceği özellikle Galatasaray’ın Kadın Basketbol Takımı kendisinin en azından iki katı bütçe ile kurulmuş Fenerbahçe’yi 3 finalde yenerek göstermiştir...

Hele hele  Galatasaray Odeabank’ın EuroLeague Kadınlar Yarı Finalinde elediği güçlü Ekaterinburg’un bütçesini ise hiç söylemeyelim...

Ama, işte burada liderin önemini belirtmek gerek.

Yani, Mancini Galatasaray Futbol Takımında asla bir Ekrem Memnun olamadı...

------------------------------------------

Bugün futbolu takip eden herkes bilir ki her hangi bir Teknik Direktörün teslim aldığı bir takımı yakından tanıması için gereken süre asla aylarca, onlarca hafta, yüzlerce antreman sürmez...

Bir Teknik Direktör en fazla 1-2 ay içinde, 5 bilemedin 10 maç ile takımda kim nerede, hangi mevkide, kimlerle birlikte başarılı olur, hangi taktikle oynarsak bu takım çok daha başarılı olur rahatlıkla çözer, çözmelidir de...

Hele ki hazır, iki yıldır şampiyon olmuş, şampiyonlar liginde çeyrek final oynamış bir takıma geldiysen bu iş çok daha kolay ve çabuk olmalıdır...

Ama, her şey bir kenara asla inkar edilemeyecek bir sonuç var ki BAŞKAN’ın bu tercihleri Galatasaray’ı bu günkü duruma getirmiştir. Kesinlikle o DÖRDÜNCÜ YILDIZI takmamıza engel olmuştur... 

Dediğim gibi Mancini mutlaka kaliteli bir Teknik Direktördür. Çünkü CV’si bunu söylüyor. Kim ne derse desin background’u sağlam...

Ada, bu işi profesyonelce yapıyor. Yani serde Galatasaraylılık yok. Ezeli rekabetten bi haber. Ülkedeki frofesyonel şikecilerin ne işler çevirebileceğini hiç bilmiyor. Hele FENERASYON denilen F.Bahçelilerin ve Kurullarının neler yapabileceğinden haberi bile yok....

Yani, neticede Mancini tekrar İngiltere’ye gider, İtalya’ya döner yine kendine bir takım bulur çalıştıracak. Hatta gider oralarda çok da başarılı olabilir, nice şampiyonluklar kazanabilir... 

Yalnız bir gerçek var ki Mancini eğer Galatasaray’da devam ederse kendisinin en ufak ama en ufak bir hata yapma lüksü yoktur. Olmayacaktır da. Çünkü ona o fırsat asla tanınmaz...

Ligde alınacak olası birkaç kötü sonuç halinde tüm Galatasaray taraftarları kendisine her zamankinden fazla yükleneceklerdir...

Çünkü o bana göre taraftarların gönlündeki yerini (Başkan ve adamlarını(!) saymıyorum, gerçek taraftarlardan bahsediyorum) Chelsea ile yaptığımız rövanş maçında yedek kulübesinde ayaklarını uzatıp da şen şakrak kahkahalar atarken tamamen kaybetti...

Bilmiyorum içinizde takımı mağlup durumda iken, hele hele şampiyonlar liginden elenirken bu derece rahat bir Teknik Direktör gördünüz mü?

Şahsen ben hiç hatırlamıyorum...

Ve, ben hayatım boyunca bir Teknik Direktörün oyuncu değişiklikleri sırasında sahadaki taktik değişiklikleri elinde bir pusula ile futbolcularına ilettiğine şahit olmadım...

Bence, Mancini’nin Galatasaray sevdalılarının gönlündeki yeri bitmiştir.

Bundan sonraki süreçte Mancini hiçbir şey kaybetmez. Olan kesinlikle Galatasaray’a ve Galatasaraylılara olur bence...

İnanıyorum ki Başkan’ın da umurunda olmaz.

O zaten Galatasaray’daki misyonunun dönem sonunda biteceğini ve ondan sonra hayatında Galatasaray’ın yeri olmayacağını çoktan deklare etti bile...

------------------------------------------

Arkadaşlar,

Hepimiz biliyoruz ki günümüz futbolu artık fizik gücü yüksek takımlardan oluşuyor. Maçları genelde teknik futbolcuları yanında kondisyonu iyi olan takımlar kazanıyor...

Ve bugünkü futbol anlayışına göre dünyada hiçbir takım koşmayan bir-kaç futbolcuyu taşıyamaz...

Takımda koşmayan, pres yapmayan, arkadaşlarına yardımcı olmayan futbolcular çoğaldıkça takımların zaferler kazanmaları zorlaşır, hüsrana uğramaları kolaylaşır...

Galatasaray’ın kaybetmesinin, hüsrana uğramasının sebeplerinden birisi de budur...

Maalesef bazı futbolcular koşmadı. Dedik ya takım olamadık...

Biraz takım olduğumuz, herkesin birbirine yardım ettiği bazı maçlarımız oldu onlarda da sonuç ortada zaten..

Yani, Galatasaray dinamiklerini harekete geçiremedi, var olan potansiyelini kullanamadı...

Tabi bunun ucu da aslında Mancini’ye dokunuyor.

Çünkü;

Mancini’nin yaptığı denemelerden dolayı pek çok maçta yanlış oyuncu tercihleri, sistem tercihleri ve oyuncuları ne yapacaklarını görmek için başka mevkilerde denemesi ve pek tabi bazı oyuncuların bu süreçte eski verimlilikten uzakta kalması Galatasaray’ın bu günkü duruma gelmesinin başlıca nedenlerindendir...

Her şey o kadar üst üste geldi ki, sanki domino etkisi yaptı en başta ve sonrasında yapılan yanlışlar...

Yanlış yanlışı doğurdu ve geçmiş olsun bu haldeyiz işte...

Tekrar ÜNAL AYSAL-FATİH TERİM arasındaki süreçte yaşananları buraya taşımanın anlamı yok. Bana göre herkes kaybetti ama en çok kaybeden de Galatasaray oldu...

------------------------------------------

Başkan, derin Galatasaray tarafından alelacele aday gösterildiği için kurduğu acil yönetimden asla memnun olmadı...

Yaptığı teşhisler doğru olsa da stratejileri de politikaları da hep yanlıştı...

Daha öncelerde de defalarca dediğim gibi Fatih Terim Ünal Aysal için en doğru tercihti ve Terim’i takımın başına getirerek en doğru kararı vermişti başkan...

Ama Fatih Terim’e hep şüpheyle baktı başkan. Asla kafasındaki Teknik Direktör olmadı.

Hatta bazı yöneticilerin de bulunduğu bir ortamda Fatih Terim için, "Bize ilkokul, ortaokul, hatta lise de okutur. Ama üniversite okutamaz. Bize üniversite okutacak bir hoca lazım" dediği hep konuşuldu. Kimse de bu sözleri inkâr etmedi...

Yani Fatih Terim, başkan Ünal Aysal’ın Galatasaray’da kurmak istediği yönetim modeli için kafasındaki en büyük engeldi...

Aslında TERİM’e de işte sırf bu yüzden operasyon yapıldı...

Tabi bunun için de önce yavaş yavaş bir kaos ortamı yaratıldı...

Çünkü, Ülkemizde radikal kararlar alabilmek için maalesef  önce kaos ortamları yaratmak gerekiyor. Bu hep böyle olmuştur Türkiye’de. Kaos bir yönetim modeli haline gelmiştir...

Ama, Ünala Aysal TERİM’e en azından verdiği hizmetler için teşekkür etmesini bilseydi, bunu becerebilseydi, onu onore ederek sezon başlamadan Galatasaray’dan ayrılmasını sağlayabilseydi en azından (Benim için önemli olan Galatasaray’ın kazancı veya kaybıdır) Galatasaray bu kadar zarar görmezdi....

Galatasaray seyircisi bu derece ikilem yaşamazdı...

Fatih Terim’i gönderebilmek için her şey yapıldı.

Futbol dünyasında çok güçlü olan, taraflı, tarafsız herkes tarafından sevilen, sayılan Fatih Terim’i gönderebilmek için önce onu başarısız kılmak gerekiyordu, hatta biraz da Galatasaray’lı taraftarların gözünden düşürmek gerekiyordu...

Bunun için ne gerekiyorsa yaptılar.

Hatta, TERİM’i gönderebilmek, onu başarısız gösterebilmek için takımı başarısız kılmayı bile göze aldılar...

İşte o yüzdendir ki TERİM’in istediği futbolcuları değil de öncelikle kendi istedikleri futbolcuları transfer ettiler...

Kesinlikle iyi bir sol bek ve kaliteli bir sol ayaklı stoper transferi ile bu takım uçacakken gittiler çiçek-böcek-çilek diyerek önce Drogba ve sonrasında da Sneijder’i transfer ettiler...

Drogba ve peşinden Sneijder trasferleri Fatih Terim’in bütün sistemini, düzenini ve takım hakimiyetini yok etti... 

Bunu zaten ilerleyen süreçte gördük, yaşadık...

Daha sezonun 2. Yarısında yaşanan bazı olaylar sezon sonunda ve de önümüzdeki sezonda yaşanacakların habercisi idi adeta. Galatasaray’ın TT Arena’daki Orduspor ve Mersin İdman Yurdu maçları sürecin habercileridir. Doğru okumasını bilen için çok şey ifade eder o maçlar...

Fatih Terim bu maçlarda bütün varlığını ortaya koymuş ve bir defa daha kazanmıştır.

Yani geçen Ağustos ve Eylül aylarında yaşanan kaotik süreç tamamen Fatih Terim üzerine kurgulanmıştır bence...

Bütün bunlar yaşanırken futbolcuların durumdan haberdar olmaması elbette düşünülemez. Sadece haberdar değil etkilenmemiş olması da...

 

İşte, Mancini gibi bir profesyonel böylesine kaotik bir ortama geldi. Yeni bir ortam, sorunlu bir ortam. Üstelik de daha önce birkaç kişi ile yapılan pek çok şey Mancini’nin omuzlarına yüklendi ve yaşanan sorunları tek başına çözmesi ve bu arada da Galatasaray’ı başarıya götürmesi beklendi.

Neticede başkan’a göre ne de olsa Galatasaray’a Üniversite’yi okutacak bir hocaydı Mancini...

Mancini’ye gerçekten sabır gösterilmeliydi ve gösterildi de...

Ama, Mancini neredeyse bir sezondur başında bulunduğu Galatasaray’da her şeyi berbat etti...

Taraftarların gerçekten sabrını tüketti.

Bundan sonra atılacak her yanlış adım Mancini ile Taraftarın arasını daha da açar...

Eğer kalırsa dilerim bu deneme yanılma işlerini bir kenera bırakır da artık kadroyu istikrarlı bir şekilde kullanmaya başlar...

Ama, ben ondan da şüpheliyim.

Neden biliyor musunuz?

Oynadığı resmi maçların tamamında hep ayrı ayrı 11’ler sahaya sürmesini bir kenara bırakırsak Mancini’nin özellikle Ceyhun Gülselam ve Hakan Balta tercihleri Galatasaray’ın gelecek günleri adına pek de olumlu düşünceler sağlamıyor insanda...

Hele hele Galatasaray’ın Eskişehir spor ile oynanan Kupa finalindeki rezil futbolu ve Mancini’nin tercihler itam bir felaketti...

Eğer Eskişehirspor’dan sadece Erkan bencillik yapmadan futbol oynasaydı biz o kupayı asla alamazdık....

Çünkü sahada yine korkunç ama sadece Galatasaraylıları değil tüm futbolseverleri şaşırtan Mancini tercihleri vardı...

Düşünebiliyor musunuz, elinde öncelikle o mevkide oynayacak Sabri, Eboue, Hamit, Veysel, Salih Dursun, hatta gerektiğinde o mevkide oynayan Chedjeu varken gidip de Semih’i sağ bek oynatmak nasıl bir akıl işidir anlayan varsa beri gelsin....

O defans her türlü kurulurdu da o şekilde kurgulanmazdı...

Ama, biliyorum ki her ne yaparsa yapsın Aysal’ın yaptıklarını destekleyenlerin ve Mancini’severlerin bu uygulamalara kendilerini tatmin edecek verecek cevapları mutlaka vardır...

Çünkü, onlara göre ömrünün 40 yılını Galatasaray ile iç içe geçiren, Galatasaray’a nice şampiyonluklar, sayısız kupalar kazandıran Terim Galatasaray’ı satmıştır(!) da Galatasaray’ı şu an yaşadığı rezil duruma getiren ve Galatasaray’a ne olursa olsun asla üzülmeyecek olan Mancini’ye sahip çıkılmalıdır...

Üstelik de hep “Benim için başarı, başarı, başarı” diyen Ünal Aysal’ın da katkıları ile...

------------------------------------------

Aslında biz Galatasaraylıları en çok üzen şey emin olun şampiyonluğun kaçması değildir. Çünkü dünyada hiçbir takım yoktur ki her sezon şampiyon olsun. Bazen şampiyon takımlar da tökezler. Dünyanın en iyi takımları da kötü günler geçirir. Ama bu genelde şanssızlıklardan, hiç hesapta olmayan sakatlıklardan ve bazen de fahiş hakem hatalarından olur bu işler...

Ama, biz Galatasaraylıları üzen bu şampiyonluğun kesinlikle aptalca nedenlerle ve bi,le bile yaptığımız hatalardan dolayı kaçırılmış olmasıdır...

Evet, şampiyonluk göz göre göre avuçlarımızın içinden uçup gitmiştir...

Hani Mancini’yi yüceltmek için Fatih Terim’e belaltı vurmaya çalışan bazı boş beyinliler gibi aptalca bahaneler ortaya koymanın anlamı yok...

Bu takım geçen sezon da şampiyon olduğunda ben dahil pek çok kişi aslında o sezon kötünün iyisi olduğumuz için şampiyon olduk diye yazmıştık.

Yani, Fatih Terim ve Galatasaray’ı her zaman ve şartta yere göğe sığdıramayanlar var ya işte onlardan olmadık hiçbir zaman...

Yanlış yaptığında da eleştirdik. Ama ona yapılan yanlışlar karşısında da yanında olduk, doğrularında hep destekledik...

Yani, aslında şampiyonluğu kaybetmemizin başlangıç serüveni yukarıda da bahsettiğim üzere Aysal-Terim gerginliğine dayanıyor...

Ama yadsınamayacak bir şey varsa Fatih Terim bu takımı lig 8.liğinden aldı ve öyle şampiyon yaptı. Yani dipten en tepeye çıkardı...

Peki Mancini ne yaptı?

En tepede olan ve bu sezonun da herkes tarafından mutlak favorisi gösterilen bir takımı, üstelikde devre arasında inanılmaz bir transfer harcaması yapılmasına rağmen ligde şampiyonluktan kopardı. Liderden hiç de azımsanmayacak bir puan farkı yedi ve an itibarı ile Beşiktaş ile ikincilik mücadelesi veriyor...

Eğer Trabzon deplasmanında 3 puan getiremez isek ligde 2. Olabilmek için Elazığspor’un Beşiktaşı yenmesi için dua etmek zorunda kalacağımız da bir gerçektir... 

Yani, Türkiye Kupasını kazanmak asla bir başarı değildir, hiçbir Galatasaraylıyı da avutmaz o kupa ve Mancini’yi de başarılı kılmaz... 

Ben, eğer bu sezon TERİM ile devam etmiş olsaydık, hele ki istediği bir iki transferi yaparak yola çıkmış olsaydık iddia ediyorum ki kimseyi yanıltmaz ve bu sezonu da şampiyon olarak tamamlardık. Hadi pek çok şansızlıklar yaşadık ve şampiyon olmadık diyelim ama lig ikinciliğini ise en azından cebe koyardık diyorum...

Ve biz Galatasaray olarak bu sezon yine şampiyon olmuş olsaydık halen rahatlıkla dışarıda dolaşabilen, hatta stadyumlara gidip maç seyredebilen, kutlamalara katılabilen Aziz Yıldırım ne hale düşerdi biliyor musunuz?... 

Bence, o taraftarlar utanmadan sürdürdükleri “ADALETE FENER YAK” kampanyasını bir kenara bırakır kulübü yakarlardı. Çünkü onlar zaten yakmaya çok alışık. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır yani... 

Artık yapacak bir şey yok.

Önümüzdeki maçlara bakacağız yani. Ama dilerim o maçlarda da Galatasaray’ın başında Mancini olmaz...

Yoksa ilk hatasında Galatasaraylılar Florya’yı gerçekten basar...

 

Sevgi ve saygılarımla,

 

Hakan GİRGİN (Salih HÜROL)





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2014
  2013
  2012
  2011
Son Girilen Makaleler
kabatasli
| 06 Şubat 2024 |
| 01 Şubat 2024 |
| 30 Ocak 2024 |
kabatasli
| 27 Ocak 2024 |
kabatasli
| 11 Ocak 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...