Makale Yaz
a-scorpion
Bu haberi yazdır
Görüntülü takım analizi
 Eki
22
 2011

Çok şükür ki Antalya gibi zor bir deplasmandan 1 puan gibi altın değerinde bir kazanç elde ettik. Belki aramızda bu 1 puanı küçümseyenlerimiz de olacaktır ama takdir edersiniz ki bu takım sil baştan yeniden kuruldu. Bu yüzden Abdurrahim Albayrak'ın da dediği gibi deplasmanda alınan 1 puan her zaman iyidir. Her ne kadar adımız Galatasaray olsa da, bu böyledir. Çünkü artık çağdaş futbola uyum sağlamak adına atılan her adım, takımlar arasındaki uçurumu da kapatmış durumda. Bundan dolayı 2000 hayallerinden sıyrılmak üzere pembe gözlüklerimizi çıkararak, geleceğe daha gerçekçi bakmak durumundayız.

Farazi konuşuyorum; Velev ki Galatasaray sezon sonunda 1 puan farkla şampiyon oldu... Ne demek istediğimiz anlayabildiniz değil mi? Haksız mıyım?

Bu yüzden sakın ola ki kazandığımız bu 1 puanı küçümseme yanılgısına düşmeyelim derim ben... Velhasıl kelam, sezon sonunda şampiyonluğu Antalya'da bıraktığımız 2 puancıkla kaçıracak olsak bile, bunun gerçekleşme ihtimali diğerinden fazla değildir. Ki ayrıca bu durum da başka bir yazının konusu zaten...

Takımın üzerinde gözle görülür bir olgunlaşma var ve her geçen gün çok aşikar ki daha iyiye gidiyoruz. Fatih Terim'in ''kötü oynadık'' değerlendirmesi ise tamamen tevazudan kaynaklanıyor. Hatırlayın, geçen sene orta sahamız yolgeçen hanına dönmüştü; rakip takım elini kolunu sallaya sallaya yay önüne geliyordu. Şimdi ise 90+4'ü saymazsak, maç boyunca tek pozisyon bile vermiyoruz. Ki zaten Fatih Terim'in ilk etapta Galatasaray'a kazandırmak istediği esas olgu da budur. Pozisyon vermeyelim de nasıl olsa bir şekilde atarız bir gol...

Zaten maç sonunda Fatih Terim de buna vurgu yaptı. Ne tesadüf ki Mehmet Özdilek de pozisyon vermediklerinin altını çizdi. Böylece çağdaş futbolun artık bir gerçeği olan ''rakibe pozisyon vermiyorum'' hadisesi, iki teknik adam sayesinde bir erdeme dönüşmüş oldu. Türk futbolu adına gurur duydum. Çünkü bugüne kadar biz değil miydik, ''savunma yapmayı bilmiyoruz'' diyen? Alın işte size günümüz futbolunun nimetleri... Tek tek uygulanıyor maşallah... Eğer bu anlayışı milli takımlar seviyesinde de geliştirirsek, bundan sonra Almanya'ya karşı bile tek pozisyon dahi vermeyiz. Gol mü? Onu da atarız işte bir ara...

Biz ilk önce gol yemeyelim de, golü nasılsa bir ara atarız.

Gerçekten de dün Galatasaray'ı izlerken sanatsal bir keyif aldım. Türk futbolu olarak eksik taraflarımızın üzerine gidip, bunu başarabiliyor olabilmemiz ne kadar da sevindirici değil mi?

Üstelik kat ettiğimiz mesafe bununla sınırlı değil. Hatırlayın geçen sene hakemler bizi lime lime doğrarken, Şükrü abi dışında sesimiz çıkmıyordu. Ne Adnan Polat, ne de kıvırcık Rijkaard bu katliama karşı tepkisel reaksiyon gösteriyorlardı. Şimdi ise öyle mi? Artık başımızda bizim haklarımızı savunan, bizi koruyup kollayan bir imparator var. Haksız mıyım?

Bundan sonra hakemler sıkıysa bizim maçlarımızı 3 dk. uzatsınlar da göreyim :) Şaka bir tarafa gerçekten de 3 dk. yerine mesela 5 dk. uzatılsaydı maç, belki de o geri kalan 2 dakikalık süre zarfında sağlı sollu ataklar geliştirip, rakibi abluka altına alarak, Antalya'ya ecel terleri döktürebilir ve söz gelimi Gökhan Zan'ın kafasıyla 3 puana uzanabilirdik. Sonuçta Manchester United da Bayern Münih'e 2 dakikada 2 gol atmışken, biz Antalyaspor'a pekala 2 dakikada en azından 1 gol atabilirdik. Dolayısıyla tüm bunların gerçekleşme ihtimali imkansız değildi. Bu yüzden yine hakem kurbanı olduğumuzu söylemek sanıyorum ki yanlış olmaz. Fakat çok şükür ki artık Fatih Terim gibi hakemlerin kulaklarını çekecek bir teknik direktöre kavuştuk.

Her ne kadar başkanımız Fenerbahçe'nin Federasyon ve hakemler tarafından kollanışına seyirci kalsa da, sorun değil. Ya da stada asılması planlanan o tabelaya karşı Adnan Polat döneminde atılmış imzanın çifte standart taşıdığı gerekçesiyle hukuki iptalini sorgulamasa da, hiç önemli değil. Çünkü başkanımızın beyefendi kişiliği ve duruşu yeter. Hem Kulüpler Birliği mevcut yasanın değişmesini sorguluyorlar da ne oluyor; değişiyor mu? Hayır. Kaldı ki insan bazen susarak da çok şeyler anlatır. Zaten atalarımız da ''söz gümüşse, sükut altındır'' dememişler miydi? Sonuçta tepki gösteren kişilerin farklı, makam gereği tedbirli davrananlarınsa farklı olması en iyisidir.

Zor bir deplasmandan belki bizi şampiyon yapacak 1 puanı aldık. Rakibe 93 dakika pozisyon vermedik. Ve nihayet hakemlere karşı haklarımızı savunacak bir cengavere kavuştuk... Bütün bunların kıymetini bilmeli, geçen sene ile bir karşılaştırma yaptığımızda tüm bu güzel gelişmeleri bize yaşattığı için de Galatasaray'a teşekkür etmeliyiz. Kulübümüzü kayıtsız şartsız desteklemeli, hiç bir şekilde Galatasaray'a toz kondurmamalı ve yıkıcı her türlü eleştiriden de kaçınmalıyız.

Çünkü takımı acımasızca eleştirmenin hiç kimseye faydası yok; bilakis zararı vardır. Mesela belki bizim olumsuz düşüncelerimizi okuyan futbolcuların psikolojileri bozulabilir. Sırf bu yüzden de Gaziantep maçına konsantre olamayabilirler ve böylece biz de puan kaybedebiliriz. Bu dramatik bilanço ise aslında kendi bacağımıza sıkmaktan başka bir şey değildir. Böyle bir vebalin altına girmek istemezsiniz değil mi?

Düşünün, Webaslan'da bile birbirinizin kalbini kırdığınızda hemen karşı tarafa bir cevap yazmak istiyorsunuz. Canınız acıyor çünkü... Peki futbolcuların hiç mi canı yok? Onlar da insani bir kalp taşımıyorlar mı? Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin; bizimki can da onların ki patlıcan mı?

Bu yüzden şefkatli olmalı, hiç bir şekilde yıkıcı eleştirilerde de bulunmamalıyız. Sağduyulu bir taraftar olmak inanın ki bunu gerektiriyor. Bakın Fenerbahçe'ye takımlarını nasıl destekliyorlar. Futbolcular çok kötü olsalar bile hepsini maçtan sonra alkışlıyorlar. Biz ise Riera'yı kenara gelirken yuhalayabiliyoruz. Bunlar bize gerçekten yakışmıyor. Kaldı ki Fenerbahçe taraftarı sadece saha içinde değil, saha dışında da kayıtsız şartsız kulüplerine destek vermeye devam ediyor. Peki biz öyle miyiz sizce? Kaçımızın yatak örtüsü sarı kırmızıyla bezenmiş? Hani aslan yattığı yerden belli olurdu?

Ben eminim ki bizim başkanımız içeride olsaydı, biz kendisini çoktan yargısız infaz yapmış, hemen asıp, kesmiştik; camiaya leke bulaştırdı diye... Oysaki Fenerbahçe taraftarını görüyorsunuz; başkanlarına nasıl da sahip çıkıyorlar. Çoğumuz bu tabloyu ''sınıfta kalmak'' olarak adlandırsak da aslında bu durum topyekün sınıfı geçmektir. Biz sistemi, taktiği sorgulayıp; bu orada oynasa, şu oyuncu transfer edilse derken; adamlar bu tür gereksiz şeylerle uğraşmıyorlar; atı alıp Üsküdar'ı geçiyorlar. Gerçeklerin farkına bir türlü varamıyoruz.

Vermiş oldukları bu kayıtsız destek, her ihtimalde onları avantajlı kılıyor.

1- Dayanışma örneği göstererek, camia olarak kenetleniyorlar. Bu durum futbolcuların motivasyonunu da arttırıyor.

2- Ola ki, Aziz Yıldırım aklandı, ya da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı; o zaman zor zamanda vermiş oldukları bu destek, bir sevinç patlamasına yol açacak; bu şekilde davranmakta ne kadar haklı oldukları ortaya çıkacak.

3- Aziz Yıldırım tutuklandı, Fenerbahçe küme düştü; bu sefer de yapmış oldukları bu dayanışma sayesinde bu geçiş döneminden en az hasarla sıyrılmış olunacak. Şeref ve onurunuz nerede, diyenlere ise masumiyet karinesi gereği sahip çıktık diyecekler...

Şimdi bana söyleyin; bunun neresi sınıfta kalmaktır?

Ben bugüne kadar hem Fatih Terim'e, hem de futbolculara çok haksızlık ettim. Ancak şimdi daha net anlıyorum ki, bunun Galatasaray'a pek de bir faydası yok. Tek forvetle ileride çoğalamıyor olmak bana da acı veriyor, ancak Rıdvan Dilmen'i bile dinlemiyor Fatih Hoca, beni mi dinleyecek? Dolayısıyla eğer mevzu saha içi ise, yapıcı eleştiriye de artık inanmıyorum ben. Çünkü bir faydası olmuyor, bir yerden sonra anlamsızlaşıyor ve zarara dönüşüyor. Kaldı ki ben bir taraftarım; yeri geldiğinde futbolcuların psikolojilerini düşünebilecek kadar  hassas da olabilmeliyim.

Yazımın başında ironi yaptığımı düşünenleri yanıltmak için söylemiyorum tüm bunları... Bundan sonra ne Sabri'nin gizli 10 numara görevinin Eboue'e aktarılmasını sorgulayacağım, ne de bunun mantığını arayacağım. Fatih Terim Galatasaray'ı yukarıdaki şekilde sahaya sürsün; gıgımı bile çıkartmayacağım...

Ben bu takımı seviyorum, Galatasaray'a aşığım arkadaş. Niye O'na zarar vereyim, O'nu yıpratayım ki? Ben takıma destek olurum ve kazanması için de Allah'a dua ederim. Zira pratik olarak yapabileceğim başka bir şey yok. Kazanırsa sevinirim, şükrederim; kaybederse üzülürüm, sabrederim. Canları sağ olsun derim. Bu kadar basit...

Liverpool'un Milan karşısında 3-0'dan maçı çevirmesinin belki de en önemli sırrı 2. yarıda Liverpool taraftarının takıma verdiği o masalsı destekti. O gün, o taraftar, o statta olmasaydı; Liverpool da o kupayı alamazdı. Galatasaray'a da artık asan kesen, ahkam kesen değil, kupa kazandıracak bir taraftar topluluğu gerekiyor.

Benim bundan sonra sonuç ne olursa olsun, saha içi ile olan haşır neşirim hep olması gerektiği gibi olacaktır. Yani daha açık bir ifadeyle, teknik direktör ve futbolculara yüklenme dönemim artık bitmiştir. Size de bunu tavsiye ediyorum. Aksi halde olacaklara katlanırsınız :) Ya da hep beraber kendi bacağımıza sıkıp, sonuca katlanırız desek daha doğru olur.

Ancak saha dışında Galatasaray Anayasası adlı makalemdeki gibi yapıcı hatta zaruri eleştirilerimin de arkası gelebilir. Alt yapıdan futbol aklına, tesisleşmeden kurumsallaşmaya kadar her şey irdelenmeli; yazılıp çizilmelidir zaten...

Fakat 103'e 68'lik alanda ben bu yaşımda şunu öğrendim ki, bütün meramımız ve ideallerimiz, kısacası her şey tamamen havada kalıyor. Siz Fatih Terim'le her gün 2 saat konuşsanız, düşüncelerinizi ayrıntılı olarak anlatsanız bile yine de değişen bir şey olmayacak; bundan emin olabilirsiniz. E biz taraftarız; kamuoyu araştırmasına netice vermek için de değiliz buralarda... O halde neden hoşnutsuzluğumuz olumsuz bir sinerjiye yol açsın? Fatih Terim'in meslek anlayışına saygı duymaktan başka yapabileceğimiz pek bir şey yok. Eğer ki tekrar  kaos ortamlarını yaşamak istemiyorsak buna mecburuz...

Yazımın başlığına gelince, dikkat çekmek adına yapılmış ucuz bir numaraydı sadece... O oklar ne mi? Futbolu kuantum fiziğine çevirmek diyelim. Ne de olsa biz seviyoruz böyle şeyleri :)

Sevgiler...





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2012
  2011
Son Girilen Makaleler
kabatasli
| 06 Şubat 2024 |
| 01 Şubat 2024 |
| 30 Ocak 2024 |
kabatasli
| 27 Ocak 2024 |
kabatasli
| 11 Ocak 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...