Makale Yaz
hakan-girgin
Bu haberi yazdır
Unutmayalım, Unutturmayalım…..
 Nis
23
 2013

 

Arkadaşlar,

Öncelikle böyle bir köşe için uzun bir yazı olduğunu düşünebilirsiniz belki ama aslında konu itibarı ile yazım çok kısa bile gelebilir bir futbolsever, bir sporsever için….

Dilerim konu hakkında düşüncelerinizi paylaşırsınız sizlerde…..

………………………………………………

Sadece futbolumuz değil, Türk Spor Tarihi öylesine sarsıldı ki o 3 Temmuz sürecinden sonra, taşlar o derece yerinden oynadı ki anlatılabilecek gibi değil…..

Ama, bir gerçek var ki artık kim ne kadar uğraşırsa uğraşsın, tarihi ne kadar tahrif edip web sayfalarında yeniden yaldızlı harflerle yazmaya kalkarsa kalksın, ne kadar Asr-Fener’in yeni basımlarını çıkarırsa çıkarsın bu yaşananlar unutulacak gibi değil.

Bu süreç asla unutulmayacak ve unutturulmayacak. En azından gerçek Galatasaraylılar tarafından, en azından tarafsız futbolseverler tarafından…….

Trabzonsporluların, futbol aşığı gerçek sporseverlerin, hele hele Galatasaraylıların ise o süreci unutmaları mümkün değil. Birileri her ne kadar bu yaşananların üstünü örtme, Fenerbahçelerini sevimli hale getirme, ona yeniden itibar kazandırma, başta Başkanları olmak üzere Teknik Direktörleri ve malum bazı futbolcularını allayıp pullama çabaları içinde ellerinden geleni yapıyor ise de gerçekler nesilden nesile anlatılacaktır.

Ben buna inanıyorum….

Ve bu durum bir hikaye değildir, masal hiç değildir……

Her ne kadar futbol tarihimizde teşviğin var olduğu bilinse de, başta hatır şikesi olmak üzere şikenin de olduğu söylense de her halde Türk Futbol Tarihinde bu şikenin bu derece açıkça ve defalarca yapıldığı, ve bu durumun ayan beyan, delilleri ile, şahitleri ile açıkça ortaya konduğu bir durum hiç olmamıştı…..

Ama, malum kesimler bu durumu bile sulandırarak, zamana yayarak olayı örtbas etme, yaşananları unutturma yolunu seçtiler……

Ve o malum kesimin hep birlikte iş birliği yaparak en azından şike dosyasının içinde adı geçsin diye Galatasaray’ımızı bu olayların içine çekmek için azami gayreti sarf ettiğini de hepimiz biliyoruz.

Bunun için kulübümüzün oynamadığı maçlarda bile (Denizli-Fenerbahçe maçı) şike ile suçlandığını üzülerek gördük hepimiz. Hatta malum kulübün başkanının elinde dosyalar ile Platini’ye gittiğnii ve Galatasaray’ı oynamadığı bir maçta şike ile suçladığını sonradan öğrendik hepimiz….

Asıl şike o maçlar değil, bu maçtır denilerek mahkeme salonunda Galatasaray-Strum Graz maçının seyrettirildiğini de biliyoruz…

O kadar komik şeyler yaşadık, gördük, duyduk, dinledik ki gerçekten şaka gibi yaşadıklarımız.

Nerdeyse yaşanan tüm sürecin faturası Galatasaray’a ve Galatasaraylılara çıkarıldı malum mihraklarca ve onların medyadaki uzantıları ile...

Ah o Helvacı ve Arıboğan yok mu, işte onlar, işte o vatan hainleri(!)  Fenerbahçe’yi mahvettiler!!!!!….

Sanki o sıralar Federasyonun başında bir zamanlar Aziz beyefendinin(!) yanında bizzat görev verdiği, Acıbadem kanalı ile Fenerbahçe’ye milyonlar akıtan, geleceğin Fenerbahçe Başkanı dedikleri M.Ali Aydınlar yoktu…

Sanki UEFA’nın ülkemizde olayları takip eden görevli üyeleri, yetkilileri yoktu, UEFA’dakiler okuma yazma bilmiyorlardı….

Tüm bu yaşananlar Fenerbahçe’yi ele geçirmeye çalışan dış güçlerin bir oyunuydu.:))..

Dış güçler(!) Fenerbahçe’nin yükselişini çekememiş(!), önünü kesmek için(!) bu tezgahı(!) kurmuşlardı…

Bu dış güçler bazen AKP, bazen de Fenerbahçe’yi ne yapacaklar ise Fethullah Gülen cemaati oluyordu…

Hatta bazılarına göre Galatasaray’ın bu tezgahı kurduğuna dair güçlü deliller(!!!!!) vardı ortalıkta.:))..

Askeri ihaleler yüzünden Aziz Yıldırım’ın ayağını kaydırmak adına böyle bir operasyon yapıldığını iddia edenleri de sık sık dinledik bu arada….

 

Arkadaşlar,

Bir gerçek var ki, her ne kadar bir proje dahilinde, ligimizi(!), ama önce Fenerbahçe’yi kurtarmak adına bizzat adaletli(!), tarafsız(!), yüce insan(!), Başbakanımız(!) RTE tarafından görevlendirilen malum şahsiyet (Yıldırım DEMİRÖREN) ve onun bilinen (ETİK KURULU, DİSİPLİN KURULU VE TAHKİM KURULU) kurulları her ne kadar (Nasıl oluyorsa) şikenin sahaya yansımadığını iddia etseler de hepimiz, tüm ülke, hatta ve hatta futbolun içinde olan Avrupalı, Afrikalı, Amerikalı, Asyalı her kim var ise Fenerbahçe’nin 2010-2011 sezonunda şike değil pek çok şikeler yaptığını, teşvikler verdiğini biliyoruz…..

Çünkü bu durum tapelerle, polis takibi ile, alınan ifadeler ile, Mahkemeler ile verilen cezalar ile apaçık bir şekilde ortaya konmuştur….

Hatta taraflı Etik Kurulu, Disiplin Kurulu ve Yahkim Kurulu bile bu durumu saklamak istese de saklayamamıştır…

Ve garip olan şudur ki yaşananların müsebbibi gibi gösterilmeye çalışılan Galatasaray’lı kişiler ve Galatasaray Kulübü’nün bu olaylarla uzaktan yakından ilgisi yoktur…..

Ve ben diyorum ki; Keşke Galatasaray ve Galatasaraylılar bu süreçte çok daha başka bir bir yol seçseydi bu kadar sakin kalacağına…

Keşke bizler bazı utanmazlardan daha fazla sokaklara dökülseydik, isyan etseydik temiz futbol için…

Çok değil, Anelka’nın Konya’da attığı golden sonra “TEMİZ BİR LİG İSTİYORUZ DEMİŞTİK” bizler….

Ve malum ekip o zamanlar kıs kıs gülüyordu karşımızda…

Bu rezillikler daha o zamanlar vardı zaten de 3 temmuz öncesindeki gibi açıkça belgelenememişti….

Hatta hatırlarsanız Cihan Oskay’ın ortaya koyduğu itiraflar zaman aşımına uğradı ve iddia edilenler ise zaten bir meczubun iftiraları diye geçiştirilmişti…..

Yani şike malum kişiler tarafından yıllardır ve ısrarla yapılıyordu zaten…..

O yüzdendir ki Galatasaray ard arda 5. Şampiyonluğundan olmuştu 2000-2001 sezonunda….

O yüzdendir ki Cem Papila ile başlayan süreçte Beşiktaş’ın elinden şampiyonluk alınmıştı. Pardon çalınmıştı….

Sinan Engin’in Aziz Yıldırım ile birlikte Galatasaray’ın elinden bir şampiyonluğun nasıl çalındığının itirafları bugün bile youtube’de yayınlanmaktadır…..

Hani derler ya “Bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur” diye…

İşte bu Fenerbahçeliler de böyle…

1940’lı yıllarda, 1950’li yıllarda Galatasaray’ı şampiyon yapmamak için ne yaptılarsa bugün de yaptıkları pek farklı değil….

Yani onlar için çok özel bir durum değil. Normal bir durum yani.:))..

Her ne kadar Galatasaray ve Galatasaraylılar bir şekilde bu şerefsiz, onursuz kişilerin yapabileceği işlerin içine çekilmeye çalışılsa da gerek 3 Temmuz öncesinde ve gerekse 3 Temmuz sürecinde özellikle konuşanlara, iddialarda bulunanlara bir bakalım isterseniz….

Altını çizerek özellikle belirtmek isterim ki tüm bu yaşananların hiçbir yerinde Galatasaray ve Galatasaraylılar yok…..

İsterseniz sondan geriye doğru gidelim….

 

M.Ali Aydınlar neler demedi ki, İşte bazıları;

-Durum vahim. Durum vahim olmasa, bu kadar tutuklu olur mu?.

-Fenerbahçe için kendimi feda ettim.

-Sayın KOÇ, yukarıda Allah (C.C.) var.

-Aziz Yıldırım (Fenerbahçe) UEFA ile özel protokol yaptı.

-Bana UEFA’da “Fenerbahçe’yi düşür” dediler. Ama ben düşürmeyeceğimi söyledim.

 CAS’tan çekilen davanın çekilme protokolünü ben hazırladım.

-Ben Fenerbahçe’yi düşüren başkan olmak istemiyorum.

 

Ali ŞEN,

-“Şenes Erzik ile Mehmet Ali Aydınlar olmasaydı Fenerbahçe küme düşerdi” dediğini unutmadık henüz…..

 

Tahir KIRAN;

Fenerbahçe’nin bir zamanlar alt yapısından sorumlu eski yöneticilerinden Tahir KIRAN 2011 yılının Ağustos ayında Haberin Radyosu 91.6'ya yaptığı açıklamada, Metris Cezaevi'nde bulunan Sarı-lacivertli kulübün Başkanı Aziz Yıldırım'la ilgili ağır suçlamalarda bulunmuş ve;

"Aziz Yıldırım, Türk futboluna tecavüz etmiştir. Aziz Yıldırım, Türk futbolunun kara bir lekesidir. Aziz Yıldırım, Türk futbolunu bitirmiştir" ifadelerini kullanmıştı…….

 

Yine aynı Tahir KIRAN, Aziz Yıldırım’ın Galatasaray’ın rakiplerine uyguladığı Teşvik Tarifesinin  alınacak beraberliklerde 350 BİN, galibiyetlerde ise 500 BİN YTL olduğunu 31 Ağustos 2006 Perşembe tarihli Sabah gazetesinde açıklamıştı….

 

Aziz YILMAZ;

Birleşik Fenerbahçeliler Vakfı Başkanı ve bir zamanlar Aziz beyefendinin(!) yönetiminde yer alan Aziz YILMAZ neler söylemişti hatırlıyor musunuz acaba?.

“Aziz Yıldırım bu şikeyi yaptı, yapıyor. Daha önce de yaptı, geldiğinden beri yapıyor. Cihan diye bir adam vardı, kitap yazdı yaaa. O zaman cezası yoktu, şimdi var.” demişti Aziz Yılmaz…..

 

Yani bu konu ile ilgili olarak yazacak o kadar çok şey var ki ta on yıllar öncesine kadar gider bu muhabbet. O yüzden kısa kesmek istiyorum.

Hele yaşadığımız bir 2000-2001 sezonu var ki anlatılacak gibi değil. O sezon Galatasaray’ı durdurmak için yapılanların yanında bana göre 2010-2011 sezonunda yapılan şikeler verilen teşvikler çok hafif kalır……

Gazetelerin, Televizyonların Spor Müdürleri, Muhabirleri ile yapılan toplantılardan,

Ligimizin diğer kulüp başkanları ile yapılan ve “Bu Galatasaray durdurulmalı, bunun için bize yardımcı olmalısınız, yoksa aramızdaki fark çok açılacak” denilen toplantılardan bahsetmiyorum bile…..

 

Hatırlarsanız önce futbolcu Cafer çıktı ve o sezon nasıl alın teri ile ve neden paralar kazandıklarını, Ersun Yanal’ın hak geçmesin diye itinalı bir şekilde ve imza karşılığı paraları dağıttığını itiraf etmişti….

Sonradan Fenerbahçeli Yönetici Hamdi Akın’ın paraları hem de bir taksi ile bizzat kendisi tarafından teslim edildiği itiraf edilmişti. ….

Mahmut Uslu’nun itiraflarından bahsetmiyorum bile….

Daha sonra bir Cihan Oskay çıkmış ve Aziz Yıldırım’ın nasıl teşvik verdiğini, nasıl şike yaptığını futbolcuların itirafları ile ortaya koymuştu….

Ve sonradan, 3 Temmuz sürecinde şike konuşulurken Oktay Derelioğlu bir televizyon programında Cihan Oskay’ı doğrulamış ve Teşvik aldıklarını itiraf etmişti….

O günleri hatırlarsanız eşi Fenerbahçe Kongre üyesi ve kızı Fenerbahçeli olan ama kendisi sözde tarafsız(!) ve objektif(!) olan Ahmet Çakar başta olmak üzere herkes Cihan Oskay’ı ‘MECZUP’ ilan etmişlerdi…. 

Yukarıda dediğim gibi bu işler çok daha gerilere gidiyor. 

Mesela, Kemal AKBULUTLU’yu tanırmısınız?... 

Yine bu süreçte halen Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Üyesi Kemal Akbulutlu çıkmış ve 38 yıl önce oynanan Ankaragücü-Galatasaray maçına 250 Bin TL'lik para dolu çantayı, Ankaragücü soyunma odasına bizzat kendi elleri ile (TEŞVİK) götürdüğünü itiraf etmişti….

Hatta Erman Toroğlu’nun paralar için ‘FASULYELER’ dediğini ve 16’ya bölünmesi gerektiğini söylediğini de anlatmıştı. (Bakınız:http://www2.sporx.com/futbol/sorusturma/tesvik-primini-biz-verdikSXHBQ268171SXQ)

Biliyorsunuz o günler yetmişli yılların başında Galatasaray’ın 3 yıl üst üste şampiyon olduğu yılların sonrasına denk geliyor ve Galatasaray’ın yine kimler tarafından ve nasıl durdurulduğu açıkça ortaya çıkıyor….. 

Söylemek istediğim şudur ki, Fenerbahçeliler “CAMBAZA BAK” taktiği ile her zaman dikkati başka yönlere çekmek isteseler de işte o zaman dilimlerini iyi incelemek gerekir. Çünkü, başta futbolumuz olmak üzere sporumuzda ne zaman şike, teşvik, yolsuzluk söz konusu olduğunda karşımıza her zaman ve daima Fenerbahçe çıkar. Çıkmıştır ve çıkacaktır…..

Çünkü yaptıkları yapacaklarının teminatıdır….

Onlar istediği kadar Galatasaray’ımızı lekelemeye çalışırsa çalışsın…

Galatasaraylıların başı kuruluşundan bu güne kadar hep dik durmuştur. Yaptıkları da, yapmadıkları da ortadadır….. 

Gördüğünüz gibi buraya kadar Galatasaray’ın ve Galatasaraylıların şike sürecine dair en küçük bir dahli yoktur…..

Neticede yüzlerce polisin sporumuz içinde dönen dolapları, yaşanan kirli işleri ortaya çıkarmak için aylarca takip ettiği kişiler ve uzun süreli bir operasyon vardır ortada….

Sonrasında savcılarımızın aldığı ifadeler, tutuklanmalar, mahkemeler ve neticede hüküm giyen onlarca insan söz konusudur…..

Maçlarda şikeler yapıldığı, teşvikler verildiği o kadar ayan beyan ortadadır ki sırf Fenerbahçe’yi aklamak adına kurulan özel Federasyon ve kurulları dahi o kadar didinip, çabalamalarına, kulaklarını tersten tutma çabalarına rağmen “ŞİKE YOKTUR, şike yapılmamıştır, teşvik verilmemiştir” diyememiştir.:))..

Ama o kadar akıllıdırlar ki olayı tereyağından kıl çeker gibi ‘ŞIP’ diye çözmüşlerdir…..

Onlara göre “ŞİKE YAPANLAR VAR, TEŞVİK VERENLER VAR, BİR ŞEYLER ALINIP VERİLMİŞ, BİR TAKLIM ANLAŞMALAR YAPILMIŞ AMA ŞİKE SAHAYA YANSIMAMIŞ, TEŞEBBÜS AŞAMASINDA KALMIŞ.:)).. 

Nasıl, güzel değil mi?.:))..

Ha, birde unutmadan söyleyeyim, CAS’a açılan %100 haklı oldukları(!) ama geri çekilen bir davaları var Fenerbahçeli ebedi dostlarımızın(!)….

Tabi, bu arada (KOÇ’ların Bankası) Yapı ve Kredi Bankası’nın büyük idarecileri(!!!!!) birden UEFA’ya sponsor olmanın kendilerine neler kazandıracağını fark ediyorlar ve 3 yıllığına UEFA’ya sponsor oluyorlar. İnanın olayın Fenerbahçe ile, şike ile alakası yok.:)).. 

Vayy be, ne güzel İstanbul valla.:)).. 

Bunlar istiyorlar ki yaptıkları her şey yanlarına kar kalsın, bir de kendilerine plaket verelim, üstün hizmet madalyası falan verelim, yaptıklarını ayakta alkışlayalım…

İşte insanları, sporseverleri sinir eden tutum da bu…

Çıkıp nedamet getirecekleri yerde, ıkına sıkıla özür dileyecekleri yerde bir de afra-tafra yapıyor reziller. Kendilerine tuzak kurulduğundan bahsediyorlar hala….

Şike yok, teşvik yok her şey tertemiz. Şampiyonluk alın teri ile elde edildi yani öylemi?...

O yüzdendir ki önce Ülkemiz, önce Türkiye, önce temiz futbol yerine “Önce Fenerbahçe” diyen bir Başbakan çıkıyor ve kendisini rezil etme(!), ülke insanımızı rencide etme pahasına “KİŞİ VE KURUMLAR AYRILSIN” diyor, Federasyon Başkanı’nı ve kurullarını istifa ettiriyor ve yeni, kukla bir Federasyon Başkanı seçtiriyor...

Yargıtay Başkanlığı yapmış ve üstelik de Fenerbahçeli olan Hasan GERÇEKER Tahkim Kurulu Başkanlığından alınıp yerine işi ondan daha iyi bilen sıradan bir Avukat Engin TUZCUOĞLU getiriliyor.

Ve bu adam dava hakkında peşin hükümlü olan birisi. Çünkü fikirlerini daha önce beyan etmiş biri….

Üstelik, Şike yok, teşvik yok ve her şey tertemizdir ama durup dururken bir gecede kanunlar değişiyor, yeni yönetmelikler çıkarılıyor, talimatlar değişiyor….. 

Peki, bunca yazdık da, yaşanan olaylar ile ilgili olarak Galatasaray’ı ve Galatasaraylıları bu olayların içinde görebildiniz mi?....

Peki o zaman bu ebedi dostlarımızın(!!!!!) canhıraş feryatları neden?.:))..

Var mı öyle “Herkes hız yapıyor, kırmızı ışıkta herkes geçiyor ama radara biz yakalandık, polis bize ceza yazıyor” demek?....

Bu kadar kolay mı bu işler?...

Her şeyden önce kime sorarsanız sorun, ilkokula giden çocuklar dahi bilir ki aşırı hız yapanın da, kırmızı ışıkta geçenin de yaptığı yanlıştır ve yakalanırsa ceza alır. Yani bu suçu işleyenler bilerek yapıyor değil mi?....

Ayrıca, kırk yılda bir aşırı hız yapan ile, direksiyonun başına her geçtiğinde aşırı hız yapan bir olur mu? Tabi ki her zaman aşırı hız yapanın polise (Radar’a) yakalanma olasılığı çok daha fazla…

E, o zaman bu hiddet niye?...

Kırk yılda bir (Eğer geçtiyse) kırmızı ışıkta geçen ile kırmızı ışıkta hiç durmamayı, transit geçmeyi adet edinen birisini nasıl aynı kefeye koyarsınız?..

Tabi ki kırmızı ışıkta durmamayı adet haline getirenin yakalanma ve ceza alma riski çok daha fazladır…

O zaman bu kızgınlık kime?...

Öfkeniz Galatasaray’ın her zaman temiz kalmasına mı?....

Yırtmayın bir taraflarınızı, çünkü Güneş balçıkla sıvanmaz ebedi dostlar(!)…..

Evet, unutmadık.

Buradan tüm Galatasaraylı arkadaşlarıma, kardeşlerime ve gerçek sporseverlere sesleniyorum.

Bu süreci asla unutmayalım, unutturmayalım….

 

Saygılarımla,

Hakan GİRGİN

 

 

 





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2014
  2013
  2012
  2011
Son Girilen Makaleler
kabatasli
| 06 Şubat 2024 |
| 01 Şubat 2024 |
| 30 Ocak 2024 |
kabatasli
| 27 Ocak 2024 |
kabatasli
| 11 Ocak 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...