Makale Yaz
yucopasa
Bu haberi yazdır
Bedel ödüyoruz
 Eki
30
 2018

Merhaba değerli Webaslan okurları,

Galatasaray'ın içinde bulunduğu buhran camiamızı kara kara düşündürürken vaziyetin gerçekçi bir yorumunu yapmak ve günlük tepkilerden ziyade uzun vadeli bir tavır geliştirmek yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Olayları Galatasaraylılık bilinciyle ele alırsak kısa vadedeki kayıplardan olabildiğince az etkileniriz. Sözü fazla uzatmadan konuya girelim.

Türkiye'nin futbolda en başarılı takımı olan Galatasaray'ın kendine has bir oyun anlayışı var mıdır diye sorsam çoğu renktaşımın aklına önde oynayan, hücumu seven bir Galatasaray gelir. Defansif bir zihniyetle oynamak ve maçları sabırlı bir oyunla kazanmak şeklinde bir anlayış kesinlikle bizi yansıtmaz. Bunu neden söylüyorum? -Çünkü sözü getirmek istediğim bir yer var. Galatasaray'ın şampiyon olduğu çoğu sezonda ortaya koyduğu ve artık kendisiyle bütünleşmiş hücumcu bir oyun anlayışı var. Bu anlayışı pekiştiren hocaların başında ise Fatih Terim'in geldiği aşikar. Öte yandan Kalli, Gerets ve Hamzaoğlu gibi hocalarımız da hücum futbolundan taviz vermeyen bir yönetim anlayışı ortaya koydular. Hal böyleyken Galatasaray'ı yönetenlerin de bu oyuna sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum. En başta hoca seçerken bizi yansıtan oyunu içeride-dışarıda oynatacak bir hocayla anlaşmak çok önemli... Galatasaray yönetimlerinin yapmış olduğu yanlış hoca tercihlerinin sonuçlarını gördük, yaşadık. Galatasaray'ın alfa karakterine aykırı bir oyunu benimseyen ve oynatmaya çalışan hocaların bizi küçük takımlar karşısında nasıl perişan ettiklerine şahit olduk.

Kadro mühendisliğinde hata var 

Galatasaray şühpesiz en ciddi sorunu dış sahada yaşıyor. İçinde bulunduğumuz bu buhranın nedenlerini kadro yapısında aramak gerektiğini düşünüyorum. Tudor'un kurduğu takıma odaklanalım. Fernando-Belhanda-Ndiaye ortasahası ilk bakışta göze hoş geliyor. Peki, geçen yıl başlayan ve bu sezon da devam eden deplasman sorununu bu oyuncularla neden aşamıyoruz? Bence bu sorunun yanıtı liderlikte saklı. Bu oyunculardan hiçbiri arkadaşlarını yönlendirecek ve maçın gidişatına göre sahada çözüm üretecek oyuncular değil. Ali Sami Yen'de takımı birleştiren ve bir hedefe odaklayan coşkulu taraftarımız, sahanın liderliğini yapabiliyor. Fakat, iş deplasmana gelince sanki bütün oyuncularımız yapayalnız gibi hareket ediyor. On bir adam tek tek yeniliyor 90 dakika boyunca. Herkes maçı önce kafada kaybediyor, sonra sahada. Ayrıca sakatlarımızı ve yedek kulübesinin yetersizliğini analize dahil edersek durum iyice vahim bir noktaya gidiyor. Sakatlar nedeniyle Ali Sami Yen'de bile başımız belaya girecek bu gidişle...

Eğri gemiyle doğru sefer bir yere kadar

Geçen sezon çok zor elde edilen şampiyonluk kadromuzun yeterliliğini göstermiyor... Şayet takımın başına Fatih Terim geçmeseydi içeride Başakşehir'i ve Beşiktaş'ı; dışarıda da Alanya'yı ve Göztepe'yi yenmemiz pek olası görünmüyordu. Hal böyleyken sezon öncesi kadro revizyonu şarttı. Oyuncuların yetenekleri kadar karakterlerini de göz önünde bulundurarak doğru takviyelere ihtiyaç vardı. Bize savaşçı, lider ruhlu, pes etmeyen en az üç tane oyuncu gerekiyordu. Oyunun her bölgesine birer tane lider oyuncu koyabilsek, eldeki kaliteli ama yeterince mücadele etmeyen diğer oyunculardan da yararlanırdık. Üçüncü Terim döneminden bir örnek vereyim: Ujfalusi-Melo-Elmander, üç bölgeye üç savaşçı lider... Bu adamlarla geride minimum tehlike yaşarken, ileride maksimum hücum futbolunu oynarsınız. Çünkü Onlar, oyuna odaklanır, sahip çıkar ve arkadaşlarını uyandırırlar. Bana şu anki kadrodan buna benzer bir üçlü çıkarın. Vazgeçtim, bir tane lider söyleyin! Yok.

Özetle Galatasaray'ın geçen sezonki oyuncu yapısıyla bu sezon daha farklı bir sonuç alması olası durmuyor. Onyekuru ve Akbaba olumlu transferler olsalar da gereken değişim sağlanamadı. Gomis'in satılması da tuz biber oldu. Ancak satılmasaydı da durum bundan çok daha parlak olmayacaktı. Elinizde golcü forvetler olsa bile onları besleyecek bir ortasaha ve kanat organizasyonunuz yoksa geçmiş olsun. Bunları yaşadık zaten.

Diriliş olur mu?

Gelinen noktada Galatasaray'da kadro derinliği yok, Eren hariç santrafor yok, Fatih Terim'in istediği oyunu oynamaya niyetli oyuncular yok. Peki bu kadar yoktan bir var çıkarmak mümkün müdür? Belki de Fener derbisi bunun için doğru adrestir. Zira, önemli bir maçı kazanmanın vereceği moral ve özgüven yeni bir dirilişin itici gücü olabilir. Muhtemelen Fatih Terim de bunu düşünüp, oyuncularına bu fırsatın önemini anlatıyordur. En azından ligin devre arasına kadar minimum kayıpla gidebilecek motivasyonu kazanmaya mecburuz. Sakatların iyileşmesi, derbiden ve Schalke deplasmanından alınacak iyi sonuçlar vaziyeti biraz daha iyileştirir kuşkusuz. Fakat güneş balçıkla sıvanmaz. Gerçek Galatasaray oyununa uygun yapıda oyuncular alınmadan Fatih Terim'in de, taraftarın da stresi bitecek gibi durmuyor. Ayrıca derbide olumsuz senaryo gerçekleşirse önümüzdeki haftalar bizim için bir hüzün tüneline dönüşebilir. Her şeye hazırlıklı olmak gerekiyor.

Galatasaraylı kendine yakışanı yapar

Fatih Terim de kendi kurmadığı bir takımın başına geçerken her şeye hazırlıklıydı. Şu anda da öyle gibi duruyor. O kendisini İmparator yapan renklere borcunu ödüyor. Zor bir şampiyonluğu getirdi, Galatasaray'ın FFP açısından sorun yaşamaması için çok az transferle yola devam etmeyi kabul etti ve hiçbir şeyden kaçmadı. Bu şartları herhangi bir hocaya dayatmaya kalksanız muhtemelen kabul etmezdi. Kim ne derse desin Fatih Terim tam bir Galatasaraylılık örneği sergiliyor. Ben bütün taraftarlarımızın da Terim gibi davranarak her türlü olumsuzluğa rağmen takıma tam destek vereceğini düşünüyorum. Kimse unutmasın; Cimbom başı dik yürür!

Sarı-kırmızıya gönül vermiş aziz Galatasaray taraftarlarına yürek dolusu selamlar...

Yücel Uğur Uçar





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2018
  2017
  2016
  2015
Son Girilen Makaleler
kabatasli
| 06 Şubat 2024 |
| 01 Şubat 2024 |
| 30 Ocak 2024 |
kabatasli
| 27 Ocak 2024 |
kabatasli
| 11 Ocak 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...